Gönderi

176 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 27 hours
"İBRET PERDESİNİN HAYRET KALEMİ"
Geç tanışmış olmanın hüznü ve geç de olsa iyi ki tanımışım demenin sevinci ile, karma bir duygu durumla bişeyler yazmaya çalışacağım. Akıllılar dünyasının bir kıyısında, sisli bir dağ başına çöreklenmiş, dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışan bir deliyim. Akıllılardan çok farklı olduğumun bilincini her an taşıyarak, onları gözetliyorum. (s13) Dünyaya böyle bakan biriydi Ayşe Saşa. Akıllılar dünyası hakkında benim için anahtar söz ‘kibir’dir diyordu. İki kere iki beş edemez mi?” diyen insanları alaya alanların dünyasına... Bir anlam arayışında olanların, ciddiyet arz edenlerin, hakikat avında varoluş sancıları çekenlerin o kendi içinde yaşadıkları hengameli dünyası. Evet, bu noktada tanıştığı Kemal Tahir, kendisine şu nasihatlarda bulunuyordu: "Şunu bilmiş ol ki, bu ülkede maskaralık yaptığın sürece herkes sana alkış tutar.Ciddi bir şey yapmaya kalkarsan da kimse ilgilenmez, yüzüne bakmaz. Bunu baştan böyle bil." Maskaralığa dünyasında yer vermeyen Ayşe, tercihini hep ciddiyetten yana yapıp zora talip olur. Belki de bu yüzdendir ki, varlık içinde yokluk yaşamış biridir. Evet, çile dolu bir hayatı vardır onun. Peki biraz geriye dönüp, bir kuş bakışıyla hayatını seyreyleyip özetleyelim mi bu "Çile İnsanı"nın..? 1941'de İstanbul'da doğdu. Ailesi varlıklı ve köklü bir ailedir.Robert koleji'den mezunudur. Sinemaya ilgisi vardır. 1960 larda senaryo yazarlığı yapar. Son Kuşlar, Ah Güzel İstanbul, Gramafon Avrat, Utanç ve Cemo senaryoları filme çevrilir. Yeşilçam senaristi Bülent Oran ile evlidir. 2004 haziranında İstanbul'da vefat etmiştir. Şu bir kaç satıra sığdırdığım hayat, aslında ne gelgitler yaşadı. Ne cehennemlerde kavrulduktan sonra ne cennetlere kapı araladı.. Mesela, aile içi iletişimsizliğini bize şöyle anlatıyordu: Büyük bir dışlanma ve iletişimsizlik süreci şizofreni psikolojisini hazırlıyordu. Kendimin ilk ayrımına vardığım dönemden beri ebeveynim tarafından şiddetle dışlanıyorum, diyordu ve bu yetmezmiş gibi, çok iletişimsiz bir âlemde yaşıyorum üstelik diye ekliyordu. Daha sonra ilkokula gittiğim zaman, bu iletişimsizliğin ve dışlanmanın etkisiyle patolojik zaaflar gösterdiğim için hem öğretmenlerim, hem de arkadaşlarım tarafından geri zekâlı kabul ediliyorum." Evet, ilginç bir ilgisizliğe maruz kalan Ayşe Saşa, annesini Hitler'e benzetiyordu. Bu manevi şiddet o kadar etkiliydi ki, bir Neonazi fırtınasına benzettiği çevresinde, daha yedi yaşlarında iken, bir kağıda "ben yalnız bir çocuğum, bunu bulan lütfen beni arasın'' diye yazıp denize atıyordu. Bir pedagog bunu nasıl açıklar bilmiyorum ama, ben korkunç bir yaşam gördüm. Dilinden anlamayanlara halini arz edememeyi gördüm. Çaresizlik içinde bocalayan küçücük bir yürek gördüm. İkinci Dünya Savaşı nin verdiği psikolojik etkiyle, birer psikopata dönüşmüş Yahudi ve Hristiyan dadilarin arasında, büyümek zorunda bırakılmış bir çaresizlik... Liseli Ayşe Şasa, kendini Marksist olarak tanımlardı. Zekası ve sıradışı kişiliği ile hocaların dikkatini üzerine çekerdi. Ancak, sürekli bir arayış içinde okuyup sorgulardı hayatı. "Bir kilisenin soğuk taşları arasında büyümüş gibiydi. Bütün evrenini kaplayan ağır, büyülü bir keder vardı. Kendini insanlığa adamak konusunda bilinmez bir çağrı almış gibiydi." Beklenmedik olaylar karşısında insanın içine düştüğü duygusal boşluklardan birini yaşıyordu belki de. Ve keşfe çıktığı bu yolculukta, Ben, yaşamın anlamını sorgulama konusundaki saplantılı alışkanlığımı anneanneme borçluyum diyordu. Hakikate ulaşmak için mağarasından dış dünyaya açtığı bir pencere vardı,Şaşkınlık içinde hem istavroz çıkarıp hem kelime-i tevhid getirdiği, yüzyıllarca süren anların vurgusu, vurgulayıcısı bu pencerede bize şöyle sesleniyordu: "Bana doğduğumdan bu yana hiç kimse doğrudan Allah’ı telkin etmedi. Allah’tan başka her şey bana öğretildi. Ve bu yüzden deliliğim, sonunda, bana bir ebedi hayat bilinci olarak geldi." Ve bilgileri vicdan olup yargılarken onu, "Okuduğum her satır yazının, izlediğim her kare filmin, düşündüğüm her düşüncenin gerçek ve canlı bir yaşantıya dönüştüğü ve beni yargıladığı geçitteyim" diyordu. Hiç bir varoluş sancısı bu kadar şiddetli değildi belki de. Einstein’ın dünyaya dilini çıkaran fotoğrafını bilimin cinnetle olan gizli içsel akrabalığına aktarması aslında onun dahiligini aktarıyordu bize. Ve onun bu dahiliginden nasibdar olmuş bir kaç duayen gazeteci'nin kaleminden Ayşe Şasa'nin portresini çizmeye çalışacağım.
İlber Ortaylı
İlber Ortaylı
: Ruhunu açtığı insanlar onun kaleminin ve bilgisinin de hayranıydılar. O gün orada solcular vardı, muhafazakarlar vardı ve her kesimden dostları oradaydı. Yeni bir Türkiye kendi dışında kalan çevreyi de öğrenmek, bilmek ve benimsemekle olur. Galiba olacak. Salı günü Fatih Camii’nin avlusundaki tören aramızdan ayrılanı özleyeceğimiz, hüzünlü ama aynı zamanda da gelecek için ümit veren bir cenazeydi. Cerrahiye Dergahı’nın postnişini Tuğrul İnançer’in, Ayşe Hanım için namaza davet edişi tasavvufla ilgisi olmayanların hatta belki bağ kurmaktan kaçınanların dahi sevdikleri dervişeyi rahmete uğurlamak içindi.
Fatma Barbarosoğlu
Fatma Barbarosoğlu
: Ayşa Şasa, bendenizin hayatına, Dergah dergisinde yayınladığı ‘Yeşilçam Günlüğü’ ile girdi. Doksanların başında Ezel Erverdi Bey’in Dergah’ta yazan kalemleri bir araya getirdiği ‘Sultanahmet’ toplantısında, ru be ru tanıştık. Uzun boyu, kara derin gözleriyle, çok başka bir iklimi vardı. Ama henüz, hayatımın dönüm noktası olacağını bilmiyordum. O günden sonra Ayşe Şasa, telefondaki hocam oldu. Saatler boyu konuşmalara bu kalem ne çok şey borçludur! Yaşadığımız sürece kendi kuytularımızdan çıkaran vesileler armağan edilir bize.Benim doktoramı bitirmeme vesile Ayşe Şasa’dır.Onunla tanıştığımda doktoramı bırakmıştım. Bütün eylemleri, kazası yapılabilir olanlar/kazası yapılamayacak olanlar diye ayırdığım için... O sıralar oğlum bir yaşındaydı ve bir daha bebek ol- mayacak, öyleyse doktoramı bırakacağım dedim.Kararıma herkes üzüldü. Herkes kim?Annem,babam eşim.Hocalarım?( Yapacağım doktorayı o kadar ciddiye alan bir hocam maalesef olmadı.Felsefede devam etseydim olur muydu?) Acemi bir annenin doktora yapmak gibi bir ihtimali hiç yoktu. Dünyaya dokunamıyordum bile. Değil kitapların dilinden sosyal teoriler çıkarıp, analizler yapmak. Herşey elimden kaçıyordu.Çocuk büyütmüyordum, çocuğumu büyütürken kendimi büyütmeye uğraşıyordum. Büyümelerin en zoru! Tam o sıralar Ayşe Şasa geldi.Telefon tellerinden.Bir insanı, bir ses kuyudan çekip çıkarır mı?Çıkarırmış. Onunla konuşurken zihnimin paslanmadığını fark ediyordum. Çünkü o fikrimin ebesi oluyordu her defasında.
Gökhan Özcan
Gökhan Özcan
: Böyle bir sürüklenme çağında, böyle zor bir zamanda yaşayan herkesin ondan öğreneceği pek çok şey var. Yazık ki artık telefonları suskun... Ayşe Hanım’ı, bize bıraktıklarında arayıp bulmak, yazdığı her satırdan, söylediği her sözden yaşadığı ruh macerasının izini sürmek, uğrunda ömrünü feda ettiği hakikat arayışının perdelerini aralamak dışında bir imkan ve ihtimalimiz kalmadı. En gençlerimiz başta olmak üzere, “Delilik Ülkesinden Notlar”ı, “Bir Ruh Macerası”nı ve yazıp söylediği diğer her şeyi baştan sona, yeni baştan yeni bir sona, bitmeyen bir okuma macerasına dönüştürerek hayatımıza katmalıyız diye düşünüyorum. Önce sahibinden bile gizli nice yaralar kanamaya başlayacaktır, şüpheniz olmasın. Endişeye mahal yok lakin; o yaraları saracak eczayı, iyileştirecek merhemi yine o satırlarda, o cümlelerde bulabileceksiniz. Benim hayatımda oynadığı rol o kadar önemli, o kadar kritik ki, benim yerine bir başka şey, bir başka ses koyabilmem mümkün değil. Bir kere daha geçmişe takılı kalacağım. Olsun, mesele değil, yaptığımız bütün o telefon konuşmalarının geride bıraktıkları, benimki gibi küçük bir hayata zaten fazlasıyla büyüktü. Unutmakla olan mücadelemi kazanabilirsem, yeter de artar bile... Hem, Ayşe Hanım’ı kim unutabilir ki! Ve daha niceleri... Ayşe Şasa'yi tanımak, yada tanımak için yola çıkmak bende çok farklı dünyalara kapılar araladı. Bu ibretlik hayatı mutlaka okumak gerekli diye düşünüyorum. Kitapla kalın..
Delilik Ülkesinden Notlar
Delilik Ülkesinden NotlarAyşe Şasa · Timaş Yayınları · 20221,290 okunma
··
205 views
Necip G. okurunun profil resmi
Geçen ay biz de aldık bu kitabı. Eşim okudu ama ben okuyamadım henüz. Gerçekten çok farklı bir yaşam hikayesi. İncelemenizde yer verdiğiniz Gökhan Özcan’ın söylediği gibi sanırım hepimizin onun hayat hikayesinden öğreneceği birşeyler var. Ben de uygun bir zamanda başlayacağım kitaba. Emeklerinize sağlık Gonca hanım...
GONCA okurunun profil resmi
Kesinlikle okunması gereken ibretlik bir hayat hikayesi var. Ancak, edebiyat dünyasında hakettiği yerde göremiyorum onu. Çok az biliniyor. Beğendiğiniz için teşekkür ederim Necip bey, yengeye slmlar 🎀
1 next answer
GONCA okurunun profil resmi
#53504300 Kitap şu anda elimde değil, ebup bulamadım. Gittiğin yollardaki çakıl taşlarına biz de basıp ilerleyelim sevgili Ayşe şasa.. etkiledin..
uçuşan bir kağıt parçası okurunun profil resmi
İncelemeniz çok hoşuma gitti, yüreğinize sağlık. Ekledim listeme ☺️🌿
GONCA okurunun profil resmi
Teşekkürler 🌹
Bu yorum görüntülenemiyor
Alisya Carmen okurunun profil resmi
Onunla tanışmayı çok isterdim varlığının önemini farkettiğimde o çooktaaan öte aleme göçmüştü...bu kitabını ağlayarak burnumun kemiği sızlayarak ve sanki ruh eşim yazmışçasına hayretle özlemle acıyla okuyorum...
GONCA okurunun profil resmi
Sizinkiyle benzer bir duygu durum içerisinde okumuştum, ben de.. onunla tanışıp konuşmayı çok isterdim, kimseye soramadığım bazı sorularımı ona sormayı, onunla hasbihal etmeyi ben de çok isterdim. Nurlar içinde uyusun.. Çok ders çıkardım, ufkumu açtı bazı noktalarda. Hayretle okudum her sayfasını.. sanırım siz de öyle.. (:
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.