Gönderi

264 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Stefan Zweig. Farkında mıyız bilmiyorum ama Zweig okudukça incelemelerimiz de kendini tekrar etmeye başladı diyebiliriz. Her hikaye birbirinden farklı, her hikayede ayrı bir mesaj olsa da gerek dil, gerek anlatım olsun hep benzer. Burada şunu dediydi de burada bunu demiş, nasıl olur gibi cümleler kuramıyoruz artık. Her zaman olduğu gibi gene insanı kendinden geçiren cümleleri de mevcut. Farklı noktalara temas edeceğimi mutlaka belirtmeliyim. => Kitap 7 hikayeden oluşuyor. Son öykü kitabın yarısı; kalan 6 öykü de ilk yarısını oluşturuyor. Bu öykülere değinecek olursak şöyle bakabiliriz. => Ormanın Üzerindeki Yıldız: Zweig bu öyküyü Franz Carl Ginzkey’e atfederek başlar. Ginzkey kimdir derseniz tüm dünya size eski bir yazar ve çocuk kitabı olan Hatschi Braschis Luftballon örneğini verecektir. 1922 yılında yayımlanan bu eserin ve yazarın eski bir ORDU mensubu olmasının izlerini nasıl mı görüyoruz? Din ve Tarih içerikli birçok Avrupai çocuk kitabında Müslümanlar, olumsuz bir figür olarak gösterilir. Türk demiyorum Müslüman diyorum çünkü Türkler, Müslüman olarak betimlenir. Bir Türk'ten bahsedileceği zaman Türk yerine Müslüman denilir. Türkler dememek için bir devletin kurucu adını 300 yıl kullanıp Osmanlı diyen Avrupa’dan da farklısı beklenemezdi zaten. Şimdi buna neden girdim biliyor musunuz? Zweig de Türk düşmanı bir yazar diyorlar. Bunu birkaç farklı yerde birkaç farklı Tarihçi ve Edebiyatçıdan dinledim. Tabii bir kanıtım yok, konuşma sırasında da kötü tanınmamak için araya girip soramadım da. Kötü veya ters bir izlenim bırakmak istemem çünkü. Tabi derhal bunu da araştırmaya koyulduğumu belirtmeliyim. Hikayeye gelirsek hikaye orjinaline göre %80 kırpılarak paylaşılmış. Önce onu belirtmeliyim. Çok güzel bi cümlecik vereceğim sizlere. Karar sizin: Bir insanın varlığını ölümle kanıtlaması nasıl bir varoluşçu kimliği gösterir? Çok güzel bir soru bence. Bir adam bir kadına aşık, yürüyüşüne bile aşık, hatta yürüyüşüne yaptığı benzetme halen aklımda. Tabi Zweig hikayelerindeki acı son az çok bilinir, kendi hazin sonu gibi. Sanki her kitabında kendine dair bir şeyler yazmış. Kısa ama özlü bir öyküydü. => Erika Ewald’ın Aşkı: Cinsellik ve erotizm. Erika Ewald, insanın zayıflığının betimlendiği güzel bir karakter. Bunun psikolojik çözümlemelerinin anlatılması ise yakın zamanda okuduğum psikoloji kitaplarına hoş bir atıf gibi olmuş. Ayrıca bu hikaye Yahudi bir diplomat olan Camill Hofmann’a adanmış. => Unutulmuş Düşler: Uzun süre ayrı kalmış 2 sevgili yıllar sonra karşılaştıklarında ne hissederler? Çok kısa ama tadına doyum olmaz bir öykü diye düşünüyorum. => Alacakaranlık Hikayesi: Çok garip bir öyküydü. Hem büyükler hem de ergenlere hitap eden psikolojik bir öyküydü. Bir genç, bir kadına aşık oluyor. Ona aşık olansa o kadının kardeşi. Sürekli ufak bir çocuk olarak görüldüğü için bu durumla da baş etmeye çalışıyor. Kısa ama yoğun bir öyküydü. Buradan 3 sezonluk Türk dizisi çıkaran senarist bulurum ben bu ülkede, öyle söyleyeyim de demek istediğimi açıklığa kavuşturayım. => Zıt İkizler: Helena ve Sophia iki ikiz kız kardeştir. Babası öldürülen bir asker kızı olan bu tatlı ikizler bütün çocukları boyunca birbirleriyle kapışarak kendilerini geliştirmiştir. Bu gelişim neticesinde gözünü para hırsı ve açlık bürüyen Sophia bir fahişe olmuştur. Kralın oğlunu bile ayartıp son kuruşuna kadar almıştır. Helena ise bu zamana kadar kardeşiyle yarış içerisinde olsa da bazı ‘özel’ durumların ve sahip olduklarının farkına vararak akıllı bir birey olmuştur. Hatta kız kardeşi bir ‘Fahişe’ olarak ünlenmişken kendisi de ‘Rahibe’ olmayı kafasına koymuştur. Ancak işler istediği gibi gitmez. Güzellik, bilgeliğe karşı; günahkarlık, erdeme karşı gelmişti. Kötülerin rahatı yerindeyken iyiler zarar görmeye; hak yemeyenler hak yiyenlere karşı gülünç duruma düşmüştü. İlginç, hem de çok ilginç ve gerçekten beğendiğim bir öyküydü. => Bir Yüreğin Çöküşü: Yaşlı bir adamın yaşadığı sıkıntılar, hisleri ve onun hislerine karşılık veremeyen eşi ve çocuğu. Hikayenin bütününe baktığımda ben hikayeden bağımsız olarak verilmek istenen psikolojik mesajdan aşırı etkilendiğimi belirtmeliyim. Zweig gerçekten yazdığı öykülerde bunu başarıyor ama bazıları var ki insanı derinden etkiliyor. Bu da onlardan birisi. Çok hoş bir öykü. Kitaptan bağımsız olarak Psikoloji okuyucularına tavsiye edebileceğim ender öykülerdendir. => Karmaşık Duygular: Geldik kitabımızın son ve kitabımıza adını veren öykümüze. Bu hikayenin tam adına layık olduğunu okuyucuları bilirler. Bilmeyenler içinse tüyo verelim. Bir profesörden ilham alarak kendini geliştirmeye çalışan bir adamın önce profesörün kadınına aşık olması ve onunla yaşadıkları; sonraysa profesörün ona ilan-ı aşk etmesiyle hepimizi derinden sarsan (of SPOİLER!) öyküsünü okuyoruz. Burada insanın karşısına çıkan psikolojik tahliller öylesine ağır ki bazı konulardan bahsetmek bile zor geliyor. Finali okurken ağzım açık kaldı. Şaka yapmıyorum da yani. Okuyanlar bilir. Güzel bir bütünlemeydi. Yazarın eline sağlık ne diyelim. İyi okumalar dilerim. Esen kalın..
Karmaşık Duygular
Karmaşık DuygularStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Yayınları · 202110,7bin okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.