Gönderi

Ekim Ayı Öykü Etkinliği/ İHSAN BEY'İN PALTOSU
Zamanın hızlı aktığı gerçeği dışında her şey değişir. Değişim o kadar hızlı yaşanır ki bir süre sonra insan nelerin değişip nelerin aynı kaldığını anlayamaz. Daha doğrusu durup anlamaya zaman bulamaz. İhsan Bey de değişti zamanla ama anlamadı değiştiğini. Doğup büyüdüğü bu kasabada yüzünü güneşe dönmediği, içinin çiçeklenmediği tek bir anı yoktu. Kendince güzel hatırladığı gençliği zamanla onun üzerinde birike birike yığınla anıya dönüştü. Artık onun için zamanın içine sıkışıp kalma devri başlamıştı. Genç bir adam değildi artık, yaşayacağı her şeyi yaşamış ve tüketmişti. Çok sıkılmıştı, her şey olağan düzeninde öyle bir hal almıştı ki bir adım sonrası, eğer yaşarsa on yıl sonrasında ne olacağı bile belliydi artık. Öyle hissediyordu. İçinin kasvetini dökeceği deniz belli, eve giderken yürüyeceği yol belli, yapacağı sohbet, göreceği insanlar belliydi. Bir şeyler gerekti İhsan Bey’e. Bir değişiklik. İçinde gün be gün büyüyen bu sıkıntı baloncuğuna bir iğne darbesi şarttı. İhsan Bey günlerce düşünmüş ama bu tek düze yaşantısını değiştirecek hiçbir şey bulamamıştı. Sıkıntıdan bunaldığı bir öğleden sonra, ne zamandır penceresinden izlemekle yetindiği o tepeye çıkmaya karar verdi. Bu düşünce içini titretti. İşe geç kalmış memur edasında koşarak çıktı evden. Belki bu tepenin ardında daha önce hiç görmediği şeyler görecekti, belki hayatı biraz olsun değişecekti. Umut bazen insanın en sıkı tutunduğu ipe dönüşüverir. Belli bir yolu arabasıyla gitti İhsan Bey, ardından koşar adımla tepeye tırmanmaya başladı. Göründüğünden daha sert kayalıklarla bezeli olan bu tepe onu daha çok heyecanlandırdı. Amacına ulaştığında derin nefesi rüzgara karıştı. Gördüğü ise tam bir hayal kırıklığıydı onun için. Oraya ait olmadığı her halinden belli olan oldukça iri gövdeli bir ağaç dışında hiçbir şey yoktu. Bunca yıl yanına yaklaşmaktan çekindiği tepe bu muydu? Ardında bomboş bir düzlükten başka bir şey taşımayan kasabanın kamburu olan bir tepe. Kendi gibi oraya ait olmayan o ağacın gövdesine sırtını dayayıp ağlamaya başladı. Bu değişmezliğin onu boğmaya başladığını anlamıştı. Hayatı boyunca bu kasabadan hiç çıkmamıştı. Buna cesareti de yoktu. Ona yol gösterecek, akıl verecek tek bir insan yoktu. Gözyaşlarını çalımla silip ayağa kalkarken serin bir rüzgarın yanağını okşadığını hissetti. Rüzgar, İhsan Bey’in yanağında dolaşıyor, ıslak gözlerini kurutmaya çalışıyordu. Ardından İhsan Bey’in ellerini okşadı. İhsan Bey, şaşkın şaşkın rüzgarın yaptıklarına bakıyor, olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Rüzgar, bir anda İhsan Bey’in paltosunun cebine yerleşiverdi. İhsan Bey şaşkınlıktan donakalmıştı. Bir süre öylece kaldı. Akşam olurken çaresiz evin yolunu tuttu. İçinde derin bir korku ve merakla girdi evine. Paltoyu her zamanki gibi girişteki koltuğun üstüne attı. Rüzgar, paltoyu hafiften salladı. Uzunca bir süre İhsan bey ve rüzgar birbirini izledi. İhsan Bey’in günlük yaşantısına bir heyecan getirmişti rüzgar. Her sabah uyandığında rüzgarın hala orada olup olmadığına bakmaktan kendini alamıyordu. İhsan bey bir süre sonra paltosunun cebindeki rüzgarla yaşamaya alışmıştı. Hayatına bir anda giren bu tuhaf şeyi kime anlatsa kendisine inanan olmazdı. O da içine anlattı. İçi, insana en yakın kuyudur. Rüzgar, zamanla büyüdü gelişti. Ara sıra dışarı çıkıp İhsan bey’in daha önce hiç koklamadığı çiçeklerin kokusunu getirdi. İhsan bey rüzgar sayesinde tazelendi, ışıl ışıl gözlerle yeniden bakmaya başladı etrafına. Zaman geçti. Bir sabah rüzgar çıktı evden. Sayısız çiçeğin, ağacın, bitkinin kokusunu içine çekti, İhsan Bey’e getirdi. Rüzgar, o kadar çok koku toplamıştı ki kokuların hepsi birbirine karışmıştı. İçine çektiği bu kokuları İhsan Bey’in küçük bahçesindeki toprakla paylaştı. Toprak tüm cömertliği ile bunları sakladı. Uzun zaman sonra rüzgar bile yaptıklarını unutmuşken bir filiz sundu toprak onlara. Filiz büyüdü, yeşillendi. Renk renk çiçeklerle bezendi. İhsan Bey olan biteni şaşkınlıkla izledi. Rüzgarın gelirken birbirine karıştırdığı çiçek tozlarından yepyeni çiçekler, bitkiler, ağaçlar yetişiyordu. Bahçe kısa sürede yasemin kokulu çilek fideleri, begonya görünümlü üzüm salkımları, günebakan gibi incir ağaçlarıyla doldu taştı. İhsan bey, olan biteni büyük şaşkınlıkla izlerken bir yandan da bunları büyütme çabasıyla dolup taşıyordu. Bahçe kısa zamanda kasabada yaşayan herkesin ilgisini çekmiş ve ziyaretçilerle dolup taşmıştı. Uzun zaman İhsan bey, rüzgar ve rengarenk bahçesi mutlu yaşadılar. Rüzgar, artık İhsan Bey’in paltosunun cebine sığmayacak kadar büyümüştü. Şiddeti gittikçe artan rüzgar, çiçekleri sarsıyor, ağaçlara tüneyen kuşları korkutuyor, komşuların pencere ve kapılarını hızla çarptırıyordu. Evde de şiddetini gizleyemez olmuştu. Böyle devam edemezdi. Artık gitme vakti gelmişti. Rüzgardaki değişikliğin farkında olan İhsan Bey, ondan bir an olsun ayrılmıyor artık bahçedeki güzelliklerle bile ilgilenmek istemiyordu. Her gün daha da büyüyen rüzgar, İhsan Bey’i üzmek istemese de gitmek için hazırlanmaya başlamıştı. Bir gün İhsan Bey uykudayken rüzgar, usulca odasına girdi. İhsan bey’in odası balonlarla doluydu. Rüzgar balonlara dokunarak İhsan Bey’e yaklaştı ve son kez sarıldı ona. İhsan Bey’in saçları dalgalandı. Rüzgar onu uyandırmaktan korkarak açık olan pencereden havalandı. İçinde gidiyor olmanın derin pişmanlığı vardı ama çaresizdi. Son kez o güzel bahçeye doğru döndüğünde aniden irkildi. İhsan bey rüzgara bakıyordu. Odadaki tüm balonları beline bağlayan İhsan Bey havalanmış ve rüzgara doğru yaklaşıyordu. Yüzünde heyecanlı bir mutluluk vardı. Rüzgar, İhsan Bey’i sarmaladı. İkisi de arkalarında bıraktıkları bahçeye son kez baktılar.
··
40 views
Osman Y. okurunun profil resmi
Çok güzel olmuş. "Rüzgar dünyanın ruhudur" diye bir söz duymuştum , çok inanıyorum buna. "İçinde gün be gün büyüyen bu sıkıntı baloncuğuna bir iğne darbesi şarttı. " cümlesi de çok etkileyici olmuş. Tabi ki girişteki zaman vurgusu da kıymetli. Teşekkürler , bolca heves dilerim yeni yazılar için , daha çok yazmalıyız.
Melike okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Osman bey, yazdıkça o rüzgar gibi büyüyor yazma hissiyatı :) yorumlarınız da kıymetli..
Bahadır Çavuşoğlu okurunun profil resmi
Hepimiz bazen İhsan Bey gibi sıkıntıdan küçük heyecanların rüzgarlarına kapılıveriyor ve sonra onları hayatımıza soktukça, nasıl bizi terörize eden bir fırtınaya dönüştüklerini görüyoruz.Keşke hikayenizin sonu gibi olsa gerçek yaşamın rüzgarları...Çok beğendim elinize yüreğinize sağlık.
Melike okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim, olağandışılık herkesin hayatına az da olsa bulaşmalı..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.