Gönderi

Apo Kimdir? Abdullah Öcalan 1949’da, Kuzey Kürdistan’ın Urfa iline bağlı Halfeti ilçesinin Ömerli köyünde dünyaya geldi. Babası Kürt, annesi Türk’tü. Ama büyük ihtimalle Ermeni asıllıydı. Ana Dili Kürtçe’ydi. Türk Dili ile ilk defa, 1956’da Ermeni köyü olan Cibin’de ilkokula yazıldığında karşılaşıyor. Hergün okula yürüyerek gidip geliyor. Başarılı bir öğrencidir. İlkoku­lu bitirdikten sonra, ortaokula Nusaybin’da (Asurluların eski Nisivi) devam ediyor. Ortaokulu bitirdikten sonra, askeri lise­ye girmek için yazılı imtihana katılıyor. Büyük ihtimalle Kürt olduğu için giremiyor. Bu, onun etnik kökenini anlamasını sağlayan ilk olaydı. 1966’da imtihanla Ankara Tapu Kadastro Lisesi’ne giriyor. Orada okuduğu dönem, politik düşünceleri gelişmeye başlıyor ve ilk mücadelenin çekirdekleri bu dönemde oluşuyor.1968 Mayıs Rüzgarları Türkiye'de de esmeye başlıyor. Öcalan Ankara’da lise ikinci sınıftadır. Bu eylemler Öcalan’ı da etkiliyor. 1968 Ekim’inde Hulusi Turgut’un Molla Mustafa Barzani ile yaptığı söyleşiden de etkileniyor. Söylediğine gö­re, bu söyleşiden Kürt sorununun siyasi boyutunu kavrıyor. O dönem Huberman’ın “Sosyalizm in Alfabesi” kitabını da oku­yarak, sosyalist ideoloji ile birleştiriyor. 1969’lara geldiğinde, o da sol gençlik hareketi içinde politik olarak kendini ifade et­mek için Kürt yoldaşlar aramaya koyuluyor.Döneme ilişkin şu bilgileri de eklemek gerekiyor. Kürt gençliği de 1968 yılı Üniversitelerde en önde vuruşuyordu. Bu eylemler içinde "Türk Sol”u ile ayrışma da başlamıştı. Daha sonra Doğu Kültür Dernekleri Federasyonu örgütlenme­si çalışmaları ile ayrı örgütlenme gündeme gelmişti. Sol, sos­yalist, sosyal-demokrat, liberal, milliyetçi vb. çizgilerin he­men tümünde yer alan militan Kürt gençlerinin biraraya gel­meleri süreci hızla sürüyordu. 1968 rüzgarları, tabiri caizse somut programlara, eylemliliklere dönüşmüştü. Türkiye’nin sorunları, hak talepleri gibi Kürtlerin de talepleri gündeme oturmuştu. Kamuoyu da bütün bu gelişmelerden haberdardı. Bu çalışmaların ardından çok önemli kitlesel bir hareket orta­ya çıkıyor, hem Batı’daki Kürt gençlerini, hem de Kürdis- tan’daki kitleyi kucaklıyabiliyor. Bu, DDKO hareketidir. 1969 ortalarında kuruluşu tamamlanıyor ve faaliyetleri başlı­yor. Bundan önce de TKDP’nin illegal çalışmaları var. Yani, sözü edilen süreçte, 1968 rüzgarları dışında, Kürtlerle ilgili bu gelişmelerin etkileyici olduğunu belirtmek gerekiyor. Tarihsel süreç bakımından son derece önemlidir.DDKO’lar ve yöneticileri ile ilgili 1970 Operasyonu son­rası dava açılmıştı. Yöneticilerinin büyük bölümü cezaevine konulmuş ve yargılamaları başlamıştı. 12 Mart 1971 Askeri Darbesi sırasında DDKO sanıklarının bir bölümü, Türk “So­lu” ndan tutuklu olanlarla Ankara Merkez Cezaevi’ndeydiler. Ankara’da yargılanmaları devam ediyordu. Daha sonra, Dos­ya Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkeme­si’ne görevsizlikle gönderildi ve orada daha kapsamlı DDKO Davaları başladı. Türk “Solu”ndan tutuklu olanların tümü 12 Mart 1971 itibariyle tahliye oldular. İçlerinde daha sonraki dönem birçok örgütlenmede adı geçen unsurlar da vardı. DDKO’lar daha sonra, duruşmalar sırasında mahkeme kararı ile kapatıldılar. Kapatılmaları herhangi bir faaliyetle ilgili de­ğil, genel olarak sıkıyönetimin bölücülük faaliyetleri nedeniy­le toplu bir kapatma kararıydı ve Askeri Darbe’nin uygulama­sıydı. Kürt sorunu ile ilgili devlet politikası gereğiydi ve tu­tuklu sanıkların direnişi, savunmaları vb. ile de ilgiliydi. Ka­patılma olayı ayrıca büyük provokasyonlarla yapılmıştı.1969’ların sonunda Ankara’daki Kadastro Lisesi’nden me­zun olan Öcalan, Diyarbakır’a gidiyor ve orada Tapu Müdürlü­ğü’nde çalışmaya başlıyor. Bu çalışmaları sırasında orada, bir yandan devletle Kürtlerin ilişkilerini, öte yandan zengin toprak sahipleriyle topraksız yoksul Kürtlerin sınıfsal çelişkileri ve ilişkilerini inceleme fırsatı buluyor. Edindiği tecrübeler, onun ideali olan Bağımsız ve Demokratik Kürdistan için düşüncele­rinin ve entellektüel mayanın değerli araçlarını oluşturuyorlar.Öcalan, 1971 yılında İstanbul’a giderek Hukuk Fakülte­si’ne kaydını yaptırıyor ve bir öğrenci yurduna yerleşiyor. Burada, Lenin’in “Ulusların Kendi Kaderlerin Tayin Hakkı’ kitabını okuyor. Ve bu kitaptaki teorik önermeleri Kürt Ulu­su’na uygulamayı kararlaştırıyor. Bu düşünceler temelinde, Kürtlerin Kendi Kaderlerini Tayini Hakkı’nda bir araştırma- inceleme de yapıyor. İstanbul’daki çevrede henüz Kürtlerin pek fazla olmadıkları (!) Öcalan’ı tatmin etmiyor ve oradan ayrılıp Ankara’ya yerleşiyor. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fa­kültesi’ni terketmeden, 1971 sonlarında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavlarına giriyor ve kazanıyor. Bursla öğrenimine Ankara’da devam etmeye başlıyor. Bu ara­da, felsefe, politik tarih ve bölge halklarının tarihini araştırı­yor. Marksist-Leninist çerçevede hareket eden ve önemli bir bölümü Kürt halkının Kaderini Tayini çıkışını kucaklayan, kendi ideolojisini oluşturmaya başlıyor. Bu temelde öğrenci hareketi içinde enerjik bir çalışmaya girişiyor.Öğrenci olduğu bu dönemde, Marksist-Leninist bir örgüt olduğunu söyleyen THKP-C ile ilgileniyor. 1972 Nisan’ında “Şafak Grubu”nun bildirisini dağıtırken yakalanıp, tutuklanı­yor. Ankara Mamak Askeri Cezaevi’ne konuluyor, 7 ay tutuk­lu kaldıktan sonra tahliye oluyor. Cezaevi’nden çıktıktan son­ra, kaygılı bir ruh hali içindedir. Teorik eğitimle, özgürlüğü seven ve inançlı gençler aramaya başlıyor. Görüşlerini yay­maya, Diyarbakır ve Kuzey Kürdistan’ın diğer şehirlerinde yol arkadaşları ediniyor.1973’ün 1 Mayıs’ında altı arkadaşıyla ilk toplantısını yapı­yor. Bu toplantıda, bağımsız Kürdistan görüşü ortaya atılıyor. Toplantıya katılanlar, Abdullah Öcalan’ı doğal liderleri kabul ediyorlar ve şu noktalarda anlaşıyorlar;“Doğu ve Güneydoğu daki Türkiye’nin şehirleri Kür­distan’ ın bir parçası ve işgal altındadır. Bu nedenle illegal bir örgütün kurulup, bu bölgelerin işgalden kurtarılıp ve bağımsız bir Kürdistan’ ın kurulması zorunludur”.Bu dönemde aynı zamanda, Türk Devleti tarafından eko­nomik olarak desteklenen aşırı sağ-faşist öğrenci örgütleri de üniversitelerde ortaya çıkmaya başlıyorlar. Devrimci, sol ke­simin örgütü olan ADYÖD de bu dönem kuruluyor.Apo’nun çalışmaları devam ediyor. 1975’de yoldaşı Meh­met Hayri Durmuş ile birlikte, “Kürdistan Devriminin Yolu” adlı 68 sayfadan oluşan ve gruplarının mücadele ön program taslağını kaleme alıyorlar. Ayrıca, örgütün çekirdeği 1975 sonlarında oluşuyordu. 1976 başlarında ise, örgütün çalışma­larının Kuzey Kürdistan’a yayılması kararı alınıyor. Bu karar çerçevesinde, örgüt, kadrolarını Antep, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Elazığ, Bingöl, Dersim, Kars ve Ağrı'ya gönderiyor. Bu kadrolar, özellikle kendi akraba çevreleri de dahil olmak üzere, gençleri örgütleyip, Kürdistan’da örgütün ilk alt yapısını da oluşturuyorlar.Apo, örgütün üst kadrolarını, 1977 yılında Ankara MMO. ’nın binasındaki salonda topluyor ve bu toplantıda eylemlilikle­rinin genel ideolojik çerçevesi belirleniyor ve değerlendirilmesi yapılıyor. Aynı toplantıda, Kürdistan’daki koşulların uygun ol­duğu düşünülerek, Apo’nun lider olarak örgütün bazı bölge gu­ruplarını ziyaret etmesi, toplantılar yapması ve diğer bölgeler­deki kadrolarla da tanışması kararı almıyor. Bu karar sonucu Apo, Ağrı, Kars, Dersim, Karakoçan, Diyarbakır ve Antep’e gidip 30-40 kişilik toplantılarda konuşmalar yapıyor. Devrimci hareketin oluşturulması için varolan şartların açıkça olgunlaş­maya başladığı ortada. Böylece, 1977 yılında Apo ve arkadaş­ları bir program ve 1978’de de PKK’nin tüzüğünü hazırlıyorlar.
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.