“Yalnızdı. Terk edilmişti, mutluydu, yakındı yaşamın yabani kalbine.”
James Joyce’un bu dizelerinden yola çıkıyor Lispector.
Joana’ yı konuşturuyor sonra. Joana’nın kalbini yabanileştiriyor, sonra ehlileştiriyor, Otavio’ya veriyor, parçalatıyor, üzerine basılıyor o kalbin.
Bizse artık biçimini kaybetmiş ama sesini yitirmemiş kalbin yakınlarında dolanıyoruz.
O kalp; acı yüklü, hayallerle çevrili, deli atıyor.
Joana mutluluklarıyla, geçmişiyle, arada kalışlarıyla ilerliyor. Ağır aksak..
.
Clarice Lispector; Yaşam Suyu ve Yıldızın Saati’nden sonra yine etkiliyor beni. Puslu ruhuyla..
.
‘Yabani Kalbin Yakınlarında’ deneysel cümle yapısına sahip, noktalama işaretleri, duyguların ardışıklığı oldukça iç içe ve birbirinden ayırması güç. Başak Bingöl Yüce ise çevirisiyle; eseri okumayı daha da keyifli hale getiriyor~
Sancar Dalaman’ın kapak çalışmasıyla
.
Ve altını çizdiğim onca cümleden birisini ekleyeyim:
“Bazı şeyleri görebilmek için bir miktar körlük gereklidir.”