“Siz, yabancı; burada şezlonga uzanmış
yatan, dünyayı gezen yabancı; bir insanın
ölmesinin ne demek olduğunu biliyor
musunuz? Bedenin bükülmesini, moraran
tırnakların boşluğa saplanışını, gırtlaktan gelen hırıltıları, her uzvun mücadelesini, dehşet verici sona karşı direnen parmakları, gözlerin anlatılmaz bir dehşetle açılmasını gördünüz
mü, böyle bir şeye tanık oldunuz mu, böyle bir şey yaşadınız mı, siz avare adam; bir görevden söz edercesine yardımdan söz eden siz dünya gezgini? Doktor olarak sık sık gördüm böyle şeyler, birer vaka olarak gördüm... bir olgu olarak... adeta inceledim bunları... ama bir kez yaşadım bunu, biriyle birlikte yaşadım, bir kez biriyle birlikte öldüm o gece... Akıp duran kanı
durdurmak için bir şey bulmak, bir şey
yaratmak, gözümün önünde ateşler içinde
yanan o bedenin ateşini almak için... gitgide yaklaşan ve o yatağın uzağında tutamadığım ölüme karşı bir şey bulabilmek için oturup kafamı patlatırcasına düşündüğüm o korkunç
gece... doktor olmanın, bütün hastalıkların
çaresini bilmenin –sizin bilgece ifade ettiğiniz gibi, yardım etmek görevini üstlenmenin– ama
yine de ölen birinin başında çaresizce
oturmanın, olacakları bilmenin ama yine de elinden bir şey gelmemenin ne demek
olduğunu bilir misiniz? Bedeninizdeki bütün damarları parçalasanız da yardım
edemeyeceğinizi, bu korkunç gerçeği bilirsiniz bir tek... sevdiğiniz bir bedeni görmek, acıların
pençesinde kıvranan, çaresizce kanayan bir bedeni ve bir coşan bir duran, parmaklarınızın altından kayıp giden bir nabzı dinlemek...
doktor olmak ve yine de hiçbir şey bilememek, hiçbir şey, hiçbir şey... yalnızca orada oturup,
kiliselerde dua eden yaşlı kadınlar gibi dua
etmek, sonra varolmadığını bildiğiniz acınası bir
tanrıya yumruklarınızı sıkmak; bunu anlıyor
musunuz? Anlıyor musunuz? Bir tek... bir tek şeyi aklım almıyor... nasıl oluyor da insan böyle anlarda yanındakiyle birlikte ölmüyor... nasıl oluyor da insan ertesi sabah uykudan uyanıyor, dişlerini fırçalıyor, kravatını takıyor... benim hissettiklerimi yaşayan biri nasıl oluyor da yaşamaya devam edebiliyor, onun soluğu, uğruna mücadele ettiğim, ruhumun bütün
gücüyle elimde tutmak istediğim o ilk insan nasıl da elimden uçup gitti... nereye bilmem ama gitgide hızlanarak gitti, bense o hasta zihnimde bu insanı, bu tek kişiyi alıkoyabilmek için hiçbir şey bulamadım..."