Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
Derdim Bana Can İmiş
Derdi olmalı insanın, derdi. Sakın "oğlum kafayı mı yedin, durduk yere niye derdimiz olsun" gibilerinden karşı saldırıya geçmeyin, yenilirsiniz. Yenilirsiniz çünkü herkesin ama az ama çok bir derdi olduğunu gözardı edip en başta kendinizi kandırırsınız. Bundan mütevellit ben de şöyle derim; maddeye bağlı olan dert, dert değil belki illettir. Maddeye bağlı olmayıp "ben" eksenine mıhlanmış olan dertse esas olandan fazlasıyla eksik. Öyle bir derdi olmalı ki insanın, öldükten sonra dahi o derdi ile anılmalı. Yaşamalı. İbrahim bu dünyadan göçüp gitmiş dert sahibi bir yazar. Ötelerden yazmış satırları anlayacağınız. Nasıl oluyor bu demeye kalmadan bunu "onu bana değil yayımcıya sorun" şeklinde cevaplıyor. Evet böyle bir huyu var İbrahim'in. Siz daha bu neden böyle diye sormadan, o bunu hem sizin yerinize soruyor hem de cevaplıyor. Evet, dert diyorduk. Dert sahibi bir abimiz İbrahim. Ölmüş gitmiş ama bu derdi onu kitap yazmaktan alıkoymamış. Derdiyle yaşamış. Peki ne derdi var bu adamın? Dertlerin en şereflisi, İslam ümmeti! Kitabın ilk bölümlerini okurken aklıma -Allah Teala rahmet eylesin- Osman Yüksel Serdengeçti geldi. "Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?" adlı eserinde merhum Mehmet Akif Ersoy'un cemiyetçi özelliğinden övgüyle bahsediyor ve ekliyor; "Kendi zamanındaki şair ve romancılar ise, bu canlı, gerçek, halk mevzularına dokunmaktan adeta tiksinmişler, hep hayalat ile uğraşmışlardır. Mesela sembolizmin Türkiye'de mümessilliğini yapan Ahmet Haşim, bu kan ve kıyamette, millet inim inim inlerken, 'altın kulelerden kuşlar uçurmuş' ,her şeye küsüp darılan, tebdil-i vicdan tebdil-i dine den Tevfik Fikret, Aşiyanına çekilerek, şimdi bir protestan papazı olan oğlu Haluk'a şiirler yazmakla vakit geçirmiştir. Zamanın şairazamı Abdülhak Hamit de, metafizik meselelerle uğraşmış, bir taraftan veremden ölen karısına mersiyeler yazarken, diğer taraftan başka bir kadına aşk mektupları yazmıştır." Merhumun haklı oluşu maalesef bugün dahi devam ediyor. O zamanlar millet açlıktan can çekişiyor, ahlak-edep parçalanıyor, savaş sebebiyle nice ev garip kalıyordu; bugünse din-iman içeriden dışarıdan saldırılara maruz kalıyor, körpe zihinler batının pislikleri ile dolduruluyor, haya ise her gün biraz daha yok oluyor. İki zamanda da geçerli olan tek şey ise "dert sahibi" insanların azlığı. Hatta daha da kötüsü, ferdiyetçilik temsilcilerinin göklere çıkartılması. Ömer Faruk Dönmez "ölü yazarı" İbrahim aracılığı ile İslam'ın değerlerine naçizane sahip çıkıyor. Canhıraş. Tane tane anlatıyor, ince ince eliyor, bazen yumuşak bazense kaya gibi sert bir şekilde iğ-ne-li-yor. Yaptığı tespitler, sorduğu karşı-sualler gerçekten etkileyici. Özellikle teşbih-tenzih çerçeveli tespiti tek kelimeyle muazzam. Büyük olasılıkla bütünüyle kendisine ait değildir ama bunu onun vasıtasıyla öğrenmem bile benim için yeterlidir. İçerisinde "kıssaların en güzeli" olan Yusuf Suresinin mealini de barındıran bu güzide kitap gerçekten okunmayı fazlasıyla hak ediyor. Hikayede/romanda Yusuf Suresi'in meali? Evet, Ömer Faruk Dönmez dertli bir adam. Not: İşbu inceleme Ocak 2016'dan kopup gelen bir yazıdır. Ufak düzenlemeler yapılmıştır.
Ölü Bir Yazarın Anlattıkları
Ölü Bir Yazarın AnlattıklarıÖmer Faruk Dönmez · İz Yayınları · 2021643 okunma
··
272 görüntüleme
Fâtih okurunun profil resmi
Güzel inceleme, okunacaklara ekledim.Kalemine kuvvet.
erhan okurunun profil resmi
Teşekkür ediyorum. Bence seversin.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.