Gönderi

351 syf.
·
Not rated
Söyleşi
HANNA VE KIZLARI ( Marianne Fredriksson) Öncelikle kitabı hediye edip okumama vesile olan Onur Özcanlı Hoca'ma teşekkür ederim. Maja-Lisa, Hanna, Johanna ve Anna'dan oluşan dört kadının hayatını anlatıyor. Daha çok Anna merkezli bir anlatım olmuş. Anna'nın annesi Johanna ve Anna'nın anneannesi Hanna geri dönüş tekniği ile işlenmiş . Eser 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın sonlarına kadar İsveç ve Norveç'in tarihi, sosyal ve ekonomik değişimini anlatmış. Hep kadın penceresinden bakıldığı için kadın okuyucular daha çok kendilerinden bir şeyler bulacaklardır. Hanna'nın kocası Broman ideal erkek olarak, Hanna'nın oğlu Ragnar ideal evlat olarak işlenmiş. Ancak Ragnar ideal koca değildir. Johanna'nın kocası Arne'nin öfkelenince şiddete başvurması Anna'nın kocası Rickard'ın çapkınlığı eserde değinilen noktalardan. İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler zulmüne ayrıca yer verilmiş. Tecavüze uğrayan Hanna'nın dünyası kararırken suçlunun hayatında hiçbir aksamanın olmaması cinsiyet ayrımcılığının örneğini oluşturmuş. Eserde anlatılan bir masalda Tanrının adaletsiz ölümün ise adaletli olduğunun vurgulanması ilgimi çeken noktalardan. Altı çizilmiş cümleler; " İlkbahar 1910'da Dalsland'a çok yavaş geldi. Her zamanki gibi acele edip sonra fikrini değiştirmedi. Hayır, doğaya o kadar ihtiyatlı sokuldu ki, düğünçiçeklerini bile ürkütmedi. " "Yaz geldiğinde John bu garip coşkulu halinden, ölümle hayatın onun içinde buluştukları sonucunu çıkardı. Bu ikisinin nasıl iki iyi dost gibi kadeh tokuşturduklarını hayalinde canlandırabiliyordu" "... kederi o insanı ezen türden değildi; dünyaya deriliğini veren özlem gibi maviydi." "Aşk senin zamanında üst tabakalardan köylü sınıfına düşmemişti." "Adil bir dünyaya inanmak istiyorum, dedi yüksek sesle. Bun ihtiyacım var, anlıyor musun beni! Dünya iyiliğin ödüllendirildiği, kötülüğün ise cezalandırıldığı bir yer olmalı. Her şeyin bir anlamı olması için zorunlu bu." "İşin kötü yanı, içine sığınabileceği bir mağarası olanın, kendini savunmayı hiçbir zaman öğrenmesi." "Bence en az tanıdığımız insanlar en çok sevdiklerimiz. " "Anlayış hüzünden doğuyor. Ve de değiştirme basireti ve arzusu. Benliğimizin derinlerinde hüzün olmasa, herhalde insan olamazdık." "Mutluluk kırılmaya mahkumdu, kırılan da daima insanın canını yakıyordu. Kanar, üstüne bir flaster yapıştırılır, bir hap yutulur ve iyileşeceği sanılır. Annemin deiği gibi, her şey arkasında bir iz bırakır." "Hiçbir şeyi tam anlamayı başaramayacağız. Ama ufak çapta olmak koşuluyla bazı şeyleri sezebiliriz."
Hanna ve Kızları
Hanna ve KızlarıMarianne Fredriksson · Altın Kitaplar · 199827 okunma
·
40 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.