Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

456 syf.
5/10 puan verdi
8 Kasım 2016 tarihinde e-posta kutuma biryudumkitap.com’un günlük parçası geldi. Parça, Şibumi isimli bir kitaptandı. Gerçi ilk başta kitabın adı mı yazarın adı mı Şibumi diye düşündüysem de okumaya başladım. Parçada, Nicholai ve Otake-san isimli iki kişi vardı; Otake-san Nicholai’nin hocası idi. Go oyunu üzerinden hayat hakkında konuştukları bu parça hoşuma gitmişti. Kitabın ismini bir yerlere not almış, ileride belki okurum demiştim. Bu parçayı okuduktan yaklaşık 10 ay sonra, okuldan eve dönmek için metroya binmişken, yanımda oturan bir genç bana bir kitap uzatmış ve bu kitabı metroda buldum ben okumak ister misiniz diye sormuştu. Şaşkınlıkla kitabı elime alıp teşekkür etmiş ve çantama koymuştum. Çantama kitabı koyarken isim çok tanıdık gelmişti, az sonra da kitapla yukarıda anlattığım karşılaşmamı hatırlamıştım. Ben bu kitabı unutmuştum; ama bu kitap beni unutmamış meğer deyip okumaya başladım. Arka kapak yazısından kitabın bir aksiyon romanı olduğu anlaşılıyordu. Ters köşeler ve ateş etmelerin çeşitli kültürel soslarla servis edileceğini düşünüyordum. Kapaktaki go taşları da bu sosun Uzak Doğu kültürü olacağını ima ediyordu. Biraz sıkıcı bir açılışı var kitabın. Ana Şirket, CIA vs. gibi herhangi bir komplo teorili kitapta bulabileceğiniz kavramlarla ve biraz fazla Hollywood kokan diyaloglarla açılan bir roman Şibumi. Ancak elinizdeki kitap 445 sayfa olunca, bu kadar da peşin yargılı olmak istemiyorsunuz. Devamında, kitap Nicholai Hel isimli ana karakterinin hayatını anlatmaya başlıyor ve böylece ivme kazanıyor. Yazarın akıcı anlatımı ve tasvir yeteneği bu kısımlarda dikkat çekiyor. Hikâyenin Amerika ayağı sıkıcı bir şekilde devam etse de, Nicholai Hel’in çocukluk ve gençlik çağları, 2. Dünya Savaşı gölgesinde güzelce anlatılmış. Sonrası ise bolca hayal kırıklığı. Bu ilk kısımlarda hikâyenin ana omurgası da yavaş yavaş şekillenmişken, artık aksiyona gireceğinizi düşünüyorsunuz. Sonuçta bu kısmı girizgâh olarak addedersek, tabiri caizse, yeterince bekledik. Artık çatışmalar olsun, bombalar patlasın, ters köşeler bizi hayretten hayrete sürüklesin istiyorsunuz. Tüm bunların yerine, yazar, beklenmedik bir şekilde, sizi bir mağaranın karanlığına sürüklüyor. Roman, arkasındaki her şeyi boş vermişçesine, Nicholai Hel ve arkadaşı Le Cagot’un mağaracılık maceralarına dönüşüveriyor. Bu kısımlarda yazarın anlatım kabiliyetini olumlu anlamda gözlemleyebiliyoruz; ama mesele bu değil. Bu kısımlar, romanın geri kalanıyla fazlasıyla alâkasız. Üstüne üstlük, roman boyunca oluşturulmuş gerilim de bu kısmın uzunluğu sebebiyle çözülüveriyor. Mağaracılığın anlatılmasının ana karakterin şibumi felsefesini (ya da halini mi desek tam bilemiyorum) iyice vurgulamak için yapıldığını söyleyebiliriz -ki yazar da buna benzer şeyler söylüyor- ancak bu yine de bu kısmın romanın bütünündeki yersizliğini ortadan kaldırmıyor. Mağara kısımlarını sıkıntıyla bitirdikten sonra ana hikâye -çok şükür- alevlenmeye başlıyor. Ancak, çözülen gerilim sebebiyle olaylara veya kişilere fazla değer veremiyorsunuz. Hatta iş öyle bir noktaya geliyor ki, ana hikâye, tüm anlatılanların yanında fazlasıyla basit duruyor. Yazar Nicholai Hel’e etkileyici bir geçmiş tasarlamışken ana hikâyeyi sonradan düşünmüş gibi görünüyor. Nicholai Hel’in şatafatlı bir “kariyer”i olduğundan söz ediliyor ama bunu romanda pek göremiyoruz. Daha fenası, esas hikâye dahi şatafatsız. Romanın ilk kısımlarında okura verilen beklentiler karşılanamıyor. Hacimli roman fazlasıyla standart diyebileceğimiz bir sonla noktalanırken hayal kırıklığınız katlanarak artıyor. Belki de bütün bunlar şibumi felsefesine uygun olarak tasarlanmıştır diye düşünmedim değil; ama bu oyunbozanlık olur. Neticede, Şibumi için, ilk yarısının karşılığını veremeyen bir ikinci yarıya sahip bir roman olduğunu söyleyebiliriz. 445 sayfa olmasına rağmen, akıcılığı sayesinde hızlıca bitirebilecek olmanız romanın en büyük avantajlarından biri olsa gerek. Hatta o 445 sayfayı da mağara kısımları ve sonrasını okumayarak 200 civarı sayfaya düşürebilirsiniz. Sırf bu ilk kısımları düşünecek olursak, Şibumi, içinde bolca Uzak Doğu barındıran ilginç bir karakterin hikâyesi. Arada CIA, An Şirket, Şişko isminde bir süper bilgisayar filan var (belki bunlar romanın yazıldığı dönemde daha ilgi çekici olabilirdi). Sonrasını bilmeseniz de olur.
Şibumi
ŞibumiTrevanian · E Yayınları · 20228bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.