Tüm Dostlara Selam Olsun...Okuduğum romanlarla hayatıma giren ve beni asla yanıltmayan sadık, güzel dostlarım vardır benim. Kimi yaşlı kimi genç, kimi maceraperest kimi ise durgun düşünceli. Her ihtiyaç duyduğumda şıp diye yanımda olan ve doyulmaz sohbetler yaptığımız, yalansız, olduğu gibi, içten ve olabildiğince samimi dostlar bunlar. Onlar beni dinlerken hiç yargılamaz ve akıl vermeye kalkmaz. Ben de onları gözlerimle sessizce dinlerim. Kimi kitap okuma der ya, aldırma, bildiğin dost sohbeti bizimkisi.
İnce Memed’le tanışalı handiyse 30 yıl oldu. O zamanlar bende köyünde yaşayan incecik bir çocuk olduğumdan kendime yakın bulmuş ve çok sevmiş olabilirim onu. Çok zaman geçtiyse de eskimedi dostluğumuz. Geçen yıllarla bereber kaybettim çocukluğumu ve gençliğimi, elimde kalansa Memed gibi hiç değişmeyen dostluklar ve dost sohbetleri oldu.
Hangi birini yazsak söylesek şimdi. Geçen “Martin Eden”le tanıştım, çok sevdik birbirimizi günlerce sohbet ettik. Ondan önce de orta çağlardan “Baudolino”yu tanıdım ki sorma çok ilginç birisi. Sen de tanımalısın!
Bu eşsiz dostlarımın arasına “Zorba” katıldı. Yok yok bu zorba güç kullanan zalim anlamında değil, yunanca ismiyle Aleksi Zorba. Altmış yaşlarında, hayat okulunda yetişmiş, yaşam dolu, umut dolu, hüzün dolu ve tepeden tırnağa sevgi dolu, dostluk dolu Zorba hoş geldi dost meclisine. Yeni dostumla çok benzeriz bir. Gördüğümüz her şeyi bir çocuk gibi inceler sindiririz. Her türlü kavramı sorgular, kendimizce felsefe yaparız ya çıkamayız bir türlü işlerin içinden. O zaman başlarız demlenmeye. Kafalar biraz bulutlanmaya başladığı zaman keyfi yerindeyse Zorba başlar santur çalmaya. Santur bir müzik aleti, çalmasını da bir Türk’ten öğrenmiş zamanında. Güzel çalar, güzel şarkı söyler Zorba. Bazen anlatacaklarını demeye dili yetmeyince kalkar oynar Zorba. Hareketleriyle, eğilik kalkmalarıyla, dönüp diz vurmalarıyla anlatır dilinin söyleyemediğini. Bazen de güzel bir zeybek çalar ben kalkarım oynamaya... İnsan dans ederek de konuşup anlaşabiliyormuş, hayret!
Sanırım benim Zorba’yla sohbetim hiç bitmeyecek. Tanrıyı, şeytanı, devletleri ve kadınları çok konuşup tartışacağız daha. Ve hiçbirini anlayamayacağız galiba. O zaman söz bitecek, dem başlayacak, dans edip anlaşacağız dostumla.. Geçen akşam dediki “ Patron bence tanrı yok, ama varsa hapı yuttuk galiba...”
Güzel dostlarla karşılaşmanız dileğiyle....