Gönderi

256 syf.
·
Not rated
·
Read in 8 hours
Ah İnsan! Sen Ne Şeytansın!
“İki şey ruhumu merak ve huşu ile dolduruyor: Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlak yasası...” Immanuel Kant Öncelikli niyetim kitaba ilişkin birkaç yorumumu paylaşmak, sonrasında ise kitabın bende çağrıştırdığı ‘şeytanî’ fikirlerden bahsetmek. Kitabın tek olumsuz özelliği diyebileceğim şey konunun klişe olması. Istıraplı hayatlar, divane aşıklar, melankolik ayrılık. Ama bu kitabı değerli kılan şey-üstadın diğer kitaplarında olduğu gibi- konunun çok ötesinde seyreden anlatımı. Yazarın tarifi zor denen duyguları müthiş akıcı anlatımıyla nasıl tarif edebildiğini göreceksiniz bu kitapta. Kahramanların iç seslerini; kıskançlık, pişmanlık, aşk, kızgınlık gibi duygular üzerine yaptığı ruhi analizleri okuyunca hayran kalacaksınız. Kitap sizi sevmek, empati, hayat, ölüm, irade, vicdan gibi pek çok kavram üzerine düşünmeye sevk edecek. Özetle ruha olgunluk katan bu eseri okumanızı tavsiye ederim. Gelelim şeytan bahsine...Mesleğim gereği ‘suç’, inançlarım gereği ‘günah’ kavramları üzerine kafa yoruyorum bazen . İkisinde de çoğunlukla ilgili fiili işleyenin ortak mazereti: “şeytana uydum.” Gel gör ki ikisi için de kanun koyucu bunu mazeret olarak kabul etmiyor. Ki normal. Kimsenin bu duruma itirazı olduğunu zannetmiyorum. Fakat fail bizsek kendimizi haklı çıkarmak için şeytan dahil her şeyi ve herkesi işin içine dahil edebiliyoruz. Çok sevdiğim ‘Şeytanın Avukatı’ filminde şeytanı şeytandan daha iyi oynayan Al Pacino’nun avukatımıza kurduğu cümlelerden biri şudur:”20. yüzyılın tamamen benim eserim olduğunu söyleyebilirim. Gücümün zirvesindeyim.” Gerçekten de yaşadığımız çağın şeytanca bir zekanın ürünü olduğu belli. Kötülüğün ve kötülerin bu kadar rağbet görüyor olması başka türlü açıklanamaz. Herkesin içindeki şeytanın sesi yüksek çıkıyor ve kabul görüyor. İyilik şaşılası bir şeye dönüştü...! Evet ne güzel yine kendimizi haklı çıkaracak bahaneler, yine suçu atacak bir yerler bulduk. Ama bi dakika... filmimizdeki şeytan bununla yetinmiyor: “Ben kukla oynatıcısı değilim. Sadece sahneyi kurarım, iplerinizi kendiniz oynatırsınız.” Bu mesele konuya biraz daha açıklık kazandırıyor. Kitapta Sabahattin Ali’nin vardığı sonuç da aynı: “içimizde şeytan yok... içimizde tembellik, iradesizlik, bilgisizlik var... Hepsinden daha korkunç bir şey var: Hakikati görmekten kaçmak itiyadı var...” Şeytan demişken Faust’u anmamak olmaz. Hazzın peşinde şeytana satılan bir ömür... Goethe’nin şaheserini okurken Faust’u kandıranın Mefisto değil kendi arzuları ve iradesi olduğunu anlarız. Mefisto kitabın başlangıç bölümünde keyifle Tanrı’ya: “Dünyanın küçük efendisi hala hiç değişmedi Ne şaşırtıcı hala ilk günkü gibi Gerçi biraz rahat yaşardı hani Gökyüzünün ışığını vermemiş olsaydın O buna akıl diyor ve bir tek amaç için kullanıyor Hayvandan daha hayvan olmaya uğraşıyor” Burada da şeytan, aklı ve iradesi olduğu için kabahatin insanda olduğu fikrinde. Yani biz topu şeytana atıyoruz, şeytan da bize... Ama maalesef bu konuda şeytan haklı gibi. Burada şeytanın avukatlığını yapmıyorum. Seçebildiğimiz her şeyden sorumluyuz. Ve şeytanın da bu sorumluluğu bizle paylaşmaya niyeti yok gibi. İçimizde şeytan yok ama şeytani bir tarafın olduğu kesin. Onun yanı başında da Kant’ın hayranlık duyuyorum dediği ahlak yasası duruyor. Kazananı belirlemek bizim elimizde. Siyah ve beyaz köpeğin kavga ettiği Kızılderili hikayesindeki gibi biz hangisini daha fazla beslersek o kazanacak. Faust’la bitirelim: “Kime hürmet ediyorsanız Onu göreceksiniz “
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019173.1k okunma
··
35 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.