Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
Dedemizden ya da ninemizden uyuyun diye değil, Kemal abimizden uykumuzu kaçırtacak bir masal. Çocuk kitapları arasına konulmuş. Uyanın! çığlığı atar gibi. Gençliğinize adım atacakken bilin nasıl masallar var önünüzde. Yaşarken öğrenmeyin, demişte çocuk edebiyatı içine alınmış bu distopik eseri. Fakat masal olmuş raflarda kalmış. Çokta uğrayanı olmamış, olmamış ki uyuyan, tekerrüre bu kadar maruz kalan insanlar olmuşuz. Alegorik, distopik, kinaye dolu sanatlara ve konulara Yşar Kemal’le hoş geldiniz. Sanatı anlatıma ve düşünceyle katmak Yaşar Kemal’in doğal dili. Efsaneyi anlatmakla başlar. Filler ve karıncaların savaşı. Savaşla başlayan bir efsanenin güçlü yanını zaman gösterir. Zira zayıf olanın uyanışı zaman almaktadır. Alegorinin hep bir kıssadan hisse teması vardır ya bunu Yaşar Kemal masalın sonun da bakın her şeyi anlattım, anlamadıysanız bitti diye kapatacaksanız o sayfası kapatmayın bir kısadan hisse bıraktım size diyor. “Kısadan hisse, yeryüzünün bütün karıncaları birleşince…” ----------Spoi olabilir, görüşünüze bağlı.------- Filler ve karıncaların savaşı, bir sömüren bir de sömürülen. Bilin bakalım sömüren kim? Tabi ki sürpriz cevaplar beklemiyorum. Burada başlıyor işte toplumsal ve sosyolojik temeller. Fil sultanı diyor ki bana yaratıkların küçük ya da büyük olması değil, hünerleri gerekiyor. Birini kullanmak için onun hünerlerine ihtiyacınız vardır.E haliyle sömüreceğiniz hüner işlerinize en çok yarayanlar olmalıdır. Karıncalar kadar temkinli, yazı bile kışı düşünerek geçiren bir varlıktan iyisi olabilir mi. İşte sömürecek. sömürülecek bir varlık bulmuştur, sıra bu sömürü nasıl sistemli hale getirilebilire gelir. Konu: Emperyalizim bir topluma nasıl empoze edilir? Kişiler: Filler – Kodamanlar Hüdhüdler – Yandaşlar Karıncalar – Ezilenler Kullanılacak silahlar: Gazete, radyo, tv, borazanlar (din), sinema, haberleri ile algınızı elinizden alacak bilumum oyuncaklar. Ve işte bir varmış, bir yokmuş… Karıncaların kendi halinde yaşadığı ülkeleri varmış. Filler Sultanı bu ülkeyi ve zenginliklerini istemiş. Aman ha uyumak yok.. Karıncaların şehrini bir filin işgal etmesi çok güç değildir. Fil o fil. Gücü var, heybeti var, kendinden zayıfa saldıracak kudreti var. Gel de bunu benim gibi anlat. Çocuk filden soğur, karıncaya acır. Bu yüzdendir benden değil masalı Yaşar Kemal’den dinleyin. Sözlü halk masallarının tınısı var sözlerinde iyi anlatıcıdır. Yamacına iliştirir adamı. Benim düz anlatıma geçersek.. İşgal başlar. Filler karıncaların ülkelerine saldırır, yerle bir ederler, karıncaların çoğunu öldürürler. Sonra karıncaların karşısına geçip, “Bu savaşı siz başlattınız. Bize haince saldırdınız. Biz de size gününüzü gösterdik” derler. Artık itaat etmeyen her karınca öldürülecektir. Karıncalar yaşamlarını kurtarmak adına filler sultanının emirlerine uyacaklarını bildirirler. Filler sultanının karıncalardan ilk istediği şey kendisi için görkemli bir saray inşa etmeleridir. Karıncalar korku ile her isteğe koşulsuz kabulle geleceklerdir. Peki ya sonra… fillerin onları ellerinde tutacakları bir şey olmalı. İlk iş onları benliklerinden uzaklaştırmak. Onlara karınca olduklarını unutturmak için dillerini yok etmektir. Bunun için fil okulları kurarlar ve karınca dilini yasaklarlar. Dillerini unutturmak bütün karıncaları öldürmekle eşdeğerdir. Neden mi? Dil ve kültür bir milletin yegane dayanağıdır, varlığıdır, iskeletidir, ortak malıdır, geleceği- geçmişidir. İşte bu yüzden iskeleti yıkmak istiyorsanız, baştan başlamalısınız. Bu hal ile başlanılması 1984’ü akıllara getirir. Sanatın birbirini besleyen yanı insanlığın tekerrürde ısrarı. Oysa tutsaklık en acı yaşam biçimidir. Yaşamanın tatlı zaferi ile yaşmak uğruna nefes almak adına doğanın tüm intikamlarına önlem alınır. Depremlere, sellere, yangınlara, heyelenlara… Oynanmış her şeyin bir gün ayaklarına dolanılacağı bilinir. Buna rağmen kendini boş vaktinde geliştirmez. Tarihinden beslenmez. Bunun sonucunda, yaşamanın nefes almanın buyruklar altında geçen bir ömre adanmaya umutla bakarak, haksız zafere çanakçılık yapmak olacaktır. Dillerini ve kültürlerine savaş açıp zaferle bir sonraki hamleye geçince filler, karıncalara siz fildiniz, siz hala filsiniz bu zamanla olacak diye hayal dünyalarındaki algıya bir fil olma fikri ekerler. Kendiyle barışık olmayanı olmayacağı bir şeye adapte etmek zor olmaz. Filler onlar için umutlu olma hakkı olan tek varlıklardır, çünkü bir gün onlarda fil olacaktır, karıncalar aslında fildir. Her gün bunu onlara hatırlatacak şeyler kullanıldı. Ama ne olursa olsun bunlar yetmezdi. Bir fikri diri tutmanın yolu başka fikirlerin oluşumuna izin vermemekti. Karıncaların neyi doğru bulacaklarına, neye inanacaklarına onların yerine karar vermektir. Düşünmemelerini sağlamaktır. Düşünmek tehlikelidir çünkü özgürlüğün ilk adımıdır. Bunun için gazeteler, televizyonlar, kitaplar devreye girer. Ülkenin dört bir yanına borazanlar yerleştirilir. Gün boyunca fil olmanın doğal bir üstünlük olduğu anlatılır. Fil olmak övülür. Zamanla bunu fil okulunda yetişen karıncalar yapmaya başlar, televizyona çıkıp fil olmayı överler. Karıncalar dillerini unutur, karınca olduklarını da. Hep bir ağızdan coşkuyla tekrar tekrar bağırırlar: “Her karınca bir fildir, her karınca bir fildir…” Filler Sultanı'nın en uzun kahkahasını attığı andır bu. Fakat yine de unutmadığı bir şey vardır. İlk andan beri işler yolunda gittiği halde Filler Sultanı'nın içinde korku salan bir karıncadır unutamadığı. Ona itaat etmeyen düşünen karınca. Düşünce tarih buyunca korkulacak en tehlikeli silahtır, ve özgürlük her şeye değerdir. Bu fikirden uzaklaşmalılar. Karıncada olsa düşünce bir gün bir yolunu bulup bir fili yener. Filler Sultanının adını duymaya dayanamadığı Kırmızı Sakallı Topal Karınca bu kısımda devreye girer. Adı üstünde topaldır. Üstelik savaş sırasında ağır yaralanmıştır, fakat fille konuşup haksızlığını yüzüne vuran tek karıncadır. Bu onun bedenen zayıflığının çokça önüne geçmektedir. İnsanlar kıyafetleri ile ağırlanır, fikirleri ile uğurlanır. Fikirleri filin kalbine korku ekmiştir. Diğer yandan başka özellikleri de vardır bu karıncanın. Demircidir. Demirciler hem vücut olarak güçlüdür (topal karınca savaşta bu özelliği yitirmiştir.) hem de çalışırken düşünebilen yaratıklardır. Demircilik Hz. Davut’tan mirastır. Hz. Davut hatırlatmasını demircilik ve zeka dışında, uyanışta kalplerden gelen türkülerden hakikat sözlerinden de anımsıyoruz.( Hz. Davut sesinin güzelliği ile bilinir.) Okuyordu, Topal Karınca. Durmadan okuyordu. Zihnini diri ve taze tutmanın beden gücünün önünde olduğunun farkındaydı. Yüzlerce, milyonlarca karınca beden işçisi olmuş, sadece fillerin rahatı için, istek ve buyrukları için yaşıyordu. Elde edilemeyen tecrübenin okuyarak bulacağını biliyordu. Filler yeni adımlar ararken parçalara böldüler karıncaları. Bölüp birbirlerine düşman ettiler. Güçlü atlı karıncalar, tembel sarı karıncalar, tehlikeli kırmızı karıncalar, yeşil, siyah, kahverengi… binlerce karınca ayrıştırıldı. Birbirlerine kıydırdılar. Yaşar Kemal bu kısımda önemli bir sosyal analiz yapıyor. Karıncaların içindeki en tembel, üretemeyen kendine yetemeyen sarıca karıncaları fillere itaat etmeye ve muhbirlik yapmaya en uygun grup olarak belirliyor. Çünkü onlar aç ve tembeldir. Karınlarını tok sırtlarını pek tutarsak yapamayacakları şey yoktur der filler sultanı ve onlarla anlaşır. Sarıcalar muhbirlik yapmayı seve seve kabul ederler. Yeter ki hayatta kalsınlar ve yeter ki yiyecekleri olsun onların varlık sebebi budur. Böyle bir ayrıştırma zor olmadı ve ideal gerçekleşti. Birleşselerdi tutsak olmamak için bir olacaklardı. Karıncalar sonsuza kadar tutsak kalmalıydı. Artık umutsuzluk ekilmeliydi karıncalar arasında. Umutsuzluk tutsaklığın gıdasıdır. Umutsuzluk köleliğin anasıdır. Umutsuzluk yüreğin yıkımıdır. Yıl on iki ay gece gündüz aydınlar radyonun, televizyonun, sinemanın, gazetelerin başına geçecekler durmadan durmadan umutsuzluğu söyleyecekler. Filler sultanı düşünürken yanında hep Ulukpez olurdu. Ulukepez bir kuştur. Karınca dilini de bilir, fil dilini de. Karıncalar ülkesinde kalır bir süre, onlarla yer içer dostça zaman geçirir. Döndüğünde o artık sultanın en büyük yardımcısıdır. Filler sultanı karıncalarla ilgili ilk bilgileri Ulukepez’den alır. Bilgi vermekle kalmaz karıncaları nasıl sömürecekleriyle ilgili filler sultanına önerilerde bulunur. Bu işten çıkarı fillerin gücünü arkasına almak ve düşlediği köşkte çalışmadan yaşamaktır. İşin trajik yanı karıncalar Ulukepezi dost bir aracı sanmaktadır. Karıncaları denetleme, buyrukları iletme. Fikir üretme üretirken araya kendi isteklerini katma, çıkarcılıkta bir numaradır Ulukpez.. Karıncalar hiç durmadan çalışmalıydı. Filler sultanına saray yapmıştır, ama bu bitmiştir. Taht yapmışlardır bu da bitmiştir. Yenisini istedi, hatta tüm fillere ayrı ayrı saray istedi, işte böyle böyle karıncaların hiç işi bitmez dedi. Tv’de, haberlerde, radyoda, sinemada sabah söylenen akşam inkar ediliyor. Akşam söylenen sabah. Böyle böyle borazanlar her gün her saat anlatmaya başlıyor. Sadece duyulması istenilenler anlatılıyor.. ta ki bir gün karıncalar türkü duyana dek. Birden öteden uzaklardan, dağın dibinden onlara doğru dalga dalga bir ses geldi. Karıncalar bu sesi, bu türküyü çok eski zamanlardan beri tanıyorlardı ya unutup gitmişlerdi. Türkü diyordu ki ve karınca diliyle söylüyordu. Biz bir zamanlar karınca gibi karıncalardık. Türkü diyordu ki, bir zamanlar biz böyle kul, böyle uşak, böyle köle değildik. Bağımsızdık, barış içindeydik, eşittik… hep birlikte güzelleştirirdik ülkemizi Kalpten gelen türkü ve sonrası için neler olmuş olabilir? Varın kitaba bir uğrayın. Keyifli okumalar!
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal KarıncaYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 201710,3bin okunma
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.