Gönderi

417 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 10 days
Hadi Baba Bana Bin Vur Bir Say!
İlk olarak filme uyarlandığını duydum ve o sırada Hakan Günday kitaplarını kronolojik bir sırada okuyordum ve Daha kitabına sıra gelene kadar kendimi tutamayarak filmini izledim bu neye sebep oldu kitabı okurken olayların filmde olduğu gibi gerçekleşmesini bekledim ve farklılaştığı anda bambaşka bir tad alarak okurken almış olduğum zevki daha değerli bir hale getirdim. Hem Hakan Günday'ı son kitabı hemde benim okuyacağım geriye kalan tek kitabıydı benim için yeri apayrı. Hem bitmesin diyerek okumamı biraz geciktirdim hem de okumak için sabırsızlanıp durdum sonuç olarak yayımlanmış olan tüm HG kitaplarını bitirmiş bulunmaktayım yeni kitap gelene kadar bu üslubun özlemini çekeceğim. Kitaba Gelecek Olursak Nasıl bir çocuksun sen ki daha annen sen doğamadan senin yaşamını sonlandırmak istesin. Ya da seni damızlık hayvan gibi giren baban sana bu yalanı söylesin. Kandalı'dan dünyaya uzanıp gurur abidesi olabilecekken, dünyadan çeşitli konumlardan Kandalı'ya gelenleri ağırlamaya hatta onların kralları olmaya kadar uzanan bir yol önümüzdeki. Çeşitli zorbalıklara uğruyor bunun sonucunda da çözümü yine aynı zorbalıkla bularak kendisi uygulamaya başlıyor. Gelip geçen tüm kaçaklara kendi dışavurumunu yansıtıyor. Hatta bir defasında şu deposunda kaldıkları için emrine itaat etmedikleri için onları boğarcasına vanaları açmıştı haklı sebepleriyle. Kendisinin ölümüne sebep olduğu bir insan olan Cuma ile konuşmaları dokunaklıydı. Bazen bir kurtuluş için bazen de kendisini uyarmak için devreye giriyordu Cuma. Kağıttan yapmış olduğu üzerinde budaların çizili olduğu zıplayan kurbağasıyla içsel tartışma seansları düzenliyordu Gaza. Kendilerine abi, yol gösterici sifatini atfettiği Dordor ve Harmin ona hayata dair bakış açısı olarak birçok şey katmıştır. Sonrasında da kendilerini biricik kardeşleri için feda etmiş kardeşlerine tecavüz eden kaçak grubunu denize dökmüş ve masrafı karşılayacaklarını söyleyip içinde bulunan kişilerden bazılarının çevresinden dolayı ikisinden birisinin ölmesi gerekti ve düşünmeden öne atılıp bu olayı sonlandırdılar. Aruz kendisi icin yeni denize açılacak kişiler bulmalıydı. İşin kara taşımacılığı ise kamyon ile Ahad'ın göreviydi. Gaza hayatı öğrenmeye can atan, hevesle dolu bir kişi olsa da bazı nitelikleri bastırmak zorunda kalıyor, bunları kendi sosyopolitik konumuna uygun şekilde uyarlamayı tercih ediyor. Ve eline geçen kaçakları bir fırsat olarak değerlendiriyor. Yadigâr tarafından nezarette tutulduktan sonra akıllanıyor bir nebze ve babasına depoya kamera sistemi kurmak istediğini belirtiyor. Krallığı yolunda ilk adımı atıyor. Spiral yönetim şemasını oluşturmuş ve bilgisayarında bir çok alt kategorisi bulunan dosyalar oluşturup kendi vatandaşlarını gözlemleyip listeliyordu. Bunları derleyip bir makale yazdı Tam bir koleksiyoncu edasıyla.. Ve kendi krallığını idame ettirerek kendisine bir kukla olarak Rastin'i buluyor. Bu krallıkta gerçekleşen olaylar bazen kafasındaki senaryoya göre ilerliyordu bazen de kırılmalar, çatlamalar oluyodu ve senaryonun dışına çıkılıyordu. Sadece bu kısımdan bile bir roman çıkarılabilir.. Kralliğındaki insanları başka imparatorluklara devretmek üzere yola çıktıkları sırada babası ile yoğun tartışma yaşamaları sonucunda kendisine "Yola bak!" diye bağırmasına rağmen bakmıyor ve enkazın altında sıkışıp kalıyor. Yine bir romana konu olabilecek nitelikte olaylar silsilesi başlıyor. Arada bir "Daha" diye seslenen bir insan ya da Gaza hayatta kalmak için kendini buna inandırdı. Derken çakmağı kullandığı sırada gözlerinin önüne kadın göğüsleri gelmişti ve belki de ölmeden önce birşeyler yapmalıydı. Göğüslerinden bir sıvı gelmişti, meğerse krallığında bulunan 4 aylık hamile olan bir kadındı... Kurtarıldıktan sonra savcı anlıyor o bilgisayar dökümlerinden Gaza olduğunu ama bu durumdan da bir çıkış yolu buluyor diğer herkesi ifşa ediyor babasının kendisine zorla gömdürdüğünü söylediği cesetlerin yerlerini tarif ediyor ve kendisini İstanbul'a götürmek üzere ilk adımları atmış oluyordu. Toz Sokakta bulunan eve gidip eşyalarını topladığı sırada Ender ile karşılaşıyor, Yadigâr'ın oğlu biliyorum amına koyayım herşeyi sen yaptın bu evi yakacağım diyor. Neye inanmak istiyorsan ona inan evde artık umrunda olmadığı için ne halt edersen et Ender diyerek atlıyor şoförün aracına ve yolculuk İstanbul'da devam ediyor. Gittiği kolejde Azim onu kendi evladı gibi kollayıp, bir çok şey için öncü oluyor. Gurur duyacağı bir öğrenci ortaya koymuş oluyor ve asla onu kaybetmek istemiyor üniversite hayatına İstanbul'da devam etmesi gerektiğini söylüyordu. Gaza'nın tercihi ise Cambridge üniversitesinde antropoloji bilimiydi. Gaza ihtiyaç duyduğu kadar alıyordu herşeyden bilhassa da insanlardan, Azim de Gaza ile yakın temaslarından dolayı taciz ile suçlanmıştı belki de bir başkasına öyle bir yaklaşımda bulunmuştu. Gaza'nın oda arkadaşlarından birisi çok sevinmişti gitmesine. Başka bir macera baslamisti artik Azim müdür yerine Bedri Bey vardı hazıra konmuş dereceler yapan bir öğrenci kollarının arasına bırakılmıştı. Gaza için iyi bir gelişmeydi çünkü arada duygusallıktan ziyade sadece profesyonellik vardı. Bahsetmişti gitmek istediği bölümden ve burs arayışlarına başladılar. Milli eğitim bakanı ile bir görüşme ayarladılar, konuşmalar yapıldı bursun yarısını kalmış olduğu kurum karşılayacakken diğer yarısını da Milli Eğitim Bakanından talep ettiler ve onaylamıştı da. Geriye sadece tokalaşıp o odadan ayrılmak kalmıştı ama Gaza için o enkazın altında kaldığı süreçteki gibi bir patlama olmuş ve 3 yıllık konuşma insanalarla sosyalleşme eyleminin kullanım süresi dolmuştu. Kliniğe kapattılar Gaza'yı tedavisini almak üzere ama tedavisi varmıydı acaba ¿ Emre adında bir doktor ile seanslar düzenliyorlardı. Farklı stratejiler yürütüyor bambaşka çözüm yolladı deniyordu Emre. Bir doğuma şahitlik etmesini istiyordu, kendi dışkısını eliyle sıktırmasını istiyordu. İnsanlardan uzak duruyor konuşmak dokunmak dahi istemiyor ve morfin sülfat tedarikçisi kanser olan Şeref'ten almış olduğu tabletlerle kendini rahatlatıyordu. Derken Şeref ölmüştü ve Gaza hala morfin sülfata ihtiyaç duyuyordu ve bunu elde edebilmesi için de hastaneden kurtulması gerekiyordu. Bu doğrultuda ilerleyerek Emre'yi ikna etti bir takım kılıflar bularak ve çıkar çıkmaz Kandalı'ya dönüş biletini aldı. Kandalı'ya gitmesi ve Ender'in evi yaktığını görmesi ve bir gün birşeyler tedarik etmek için merkeze gittiği vakit Ender'in mayına basıp öldüğünü öğrenmişti. Kandalı'nın delisi olmuştu artık. Kandalı'ya döndüğünü öğrenen halkın kendini rahat bırakması için hendek kazması gerektigine karar verdi ve bu kazım esnasında bir şişe bulmuştu babasından bir not bulmuştu bu şişeden pişman olduğu yazıyordu ve kroki ile bir yere çarpı işareti koymuştu. Gaza'dan baskasi bilemezdi o çarpının kendi elleriyle diktiği zeytin ağacını temsil ettiğini. Kaza kaza ilk olarak metal bir kasa buldu küreğiyle parçaladı ve babasının tüm servetini buldu biraz daha derine inince 2 ceset buldu. Düşünüp dururken cesetlerden birindeki kıyafet tanıdık geldi tek fotoğrafı olan annesini bulması ve karmakarışık düşünceler silsilesine girmesi belki de annesinin yanında yatan adam asıl babasıydı belki de değildi ama Ahad o ikisini öldürmüştü asıl pişmanlığı onlardı. Derhal parayı götürüp bankaya yatırdı. O para ile İzmir'e gitti ve lüks bir otele yerleşerek uzun bir süre kendine ayarladığı eczaneciden aldığı morfin sülfatlarla yaşamını sürdürdü. İzole yaşantısını yaşamaya devam etti ve uyurgezerlik olayının büyümesi ile yavaş yavaş insanlarla iç içe ama uzakta bulunmaya karar verdi ve buna yan masa dinletileri ile başladı. Belli bir süre sonra daha fazla bu şekilde yaşayabilmek adına 2 yıldızı olan Gemi isimli otele taşınmıştı ve Linç ile ilgili derin araştırmalara başlamıştı. Kendini hep bu olayların içine içine atıyordu. Bambaşka şehirler ülkelerde bir linç olayının vuku bulmasını dört gözle bekliyordu. Ve Afganistan'a gitmeye karar verdi. Pakistan'a uçtu ve kendine en sahtekârlarından bir taksici ayarladı ve kendisini Afganistan'a götürecek düzeneği kurdu. Elma kasası taşıyan bir araç ile gidecekti yolculuk süresince yolcuların sayisi arttı yıllarca kucağına düşen kaçakların yola çıktığı noktadaydı. Yolculuk esnasında bir insan yerine kendisini almalarını istemiş ve elindeki kurbağayı kendisini tokatlayan sevimli çocuğa bırakmıştı. En sonunda o kurbağanın üzerinde şekilleri olan buraların bulunduğu Hazaracat bölgesindeki Bamiyan Vadisi'ne ulaşmıştı. Ve hem kendisi hem de Cuma ile vedalaşmıştı. Çıkarımlar Satırları okudukça içinde bulunan bir çok olayı sürekli ben neden böyle yapmıyorum ¿ Beni bundan alıkoyan nedir ¿ diye düşünüp durdum. Keşke kendimi Gaza gibi izole edebilsem ama günümüz koşullarında pek olası görünmüyor...
Daha
DahaHakan Günday · Doğan Kitap · 202313.8k okunma
·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.