Gönderi

712 syf.
8/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Grokla Gitsin...
Bilim-kurgu ayrıcalıktır. Kelvin R. Throop'un bir sözü vardır: ''Bilim kurguyla dalga geçen insanların hava durumu tahmini ve ekonomistleri dinlemeleri garip değil mi? Buradan şunu anlarız ki Marslı veya kabaca uzaylıların olmaması için bir neden yoktur. İşin en ilginç yanı ise onların hakkında en ufak bir bilgimizin dahi olmamasıdır. Heinlein de bu işi bir askeri veya katı bilim kurgu mecrasında değil de tamamen sosyal bir bilim kurgu olarak ele alır. Konusu ise çok basittir: Mars'a giden bir grup insandan bazıları geri dönemez fakat birkaç kişi geri döner. Tabii bunların içinde de biri vardır ki adı Mars'tan Gelen Adam'dır. Gerçek ismi Michael'dir. Michael yarı insan yarı Marslı'dır. İlk başta Arz gezegenine(Dünya) uyum sağlayamaz fakat âkil hocası Dr. Jubal ona ne yapacağını söyler. Böylelikle Dünya'nın başına bir dert açılır. Çünkü esrarengiz güçleri olan bir varlık gelmiştir Dünya'ya. 1960'lı yıllarda yazılan bu roman birtakım kişilerin baskısına rağmen -kısaltılsa da- okuyucuyla buluşmuştur. En büyük eleştirel oklar ise hiç şüphesiz kilise ve anglikanizm dünyasından gelmiştir. Çünkü roman tamamen dini katmanlardan oluşuyor. Ayrıca Tanrı ve inançların sertçe sorgulanması da çoğu kişiyi kızdırması için iyi bir sebep. Bir uzaylı savaşından ziyade tamamen Marslı Adam etrafında şekillenen sessiz bir bilim-kurgu romanı. Roman çok akıcı bir anlatıma sahip olmasa da esas verilmek istenen bir mesaj var: Din, halkın afyonudur. Bu katı biçimde önümüze çıkıyor. Heinlein, 20. yy. kuşağının önde gelen bilim-kurgu ustalarından biri olmanın yanı sıra çok zeki birisi. Çünkü eserde ince nüanslar var: Mesela Dr. Jubal ve malikânesinin güzide kızları. Adnan Oktar profili gibi desem yeterlidir. Fakat burada vermek istediği mesaj, etrafına topladığı kızlarla Cennetteki huri meselesini irdelemesidir. Veya dalga geçmesidir diyebiliriz kısaca. Dediğim gibi mavi ışınlar, uzay araçları, nükleer bombalardan ziyade tamamen din üzerine felsefi bir anlatım. Yaban Diyarlarda Yabancı eseri dinlere karşı gelmeyen fakat onları süzgeçten geçirip, ince eleyip sık dokuyan bir kurgu. Robert'ın gözünde, İsa ve havarileri neyse Muhammed ve sahabeleri de odur. İncil nasıl kurgulandıysa Kur'an da tamamen uyduruldu ona göre. Ama bir ateizm şemsiyesinin altında durmuyor. Hiçbir şeye inanmıyor. İşte burda da devreye Marslıdan Gelen Adam giriyor. Onun grokladığı tek şey sevgidir. Fiziksel bir birleşmeden ziyade ruhların birleşmesidir. Böylelikle erotizm ve insanın doğasına karşı da bir münazara yapıyor yazar. Krista Allen'in Emmanuelle'sinde insanlar birbirini nasıl grokluyorsa Michael'in ortamında da aynen bunlar gerçekleşiyor. Son olarak Jubal karakterini çok sevdim ve hoşuma gitti. Kendisi inatçı yaşlı bir keçidir ama çok zeki ve sivri dillidir. Adamı yerlerde süründürmekten de hoşlanır. Mizahi olarak tabii. Bundan 60-70 sene önce yazılan bir roman nasıl ki kiliseleri sorguluyorsa, onların dini alet ederek para vb. şeyleri edinmek adına uğraşlarını anlatıyorsa, biz okuyucular olarak da günümüzün dinlerini sorgulamalıyız. Dinlerin arkasındaki dönen çarkları tanımadan inancımızın neye olduğunu tam olarak bilemeyiz. Ayrıca kitabı okuduktan sonra uzaylıların var olup olmadığını bir daha düşüneceğiz. Eğer onlarla bir gün karşılaşırsak, işte o gün yaşamış olmak istemem. Çünkü yazar şöyle buyuruyor: ''Marslıların bizimle savaşmaya karar verdiğini düşün ve kazandıklarını. Biliyorsun ki kazanabilirler çünkü vurabilecekleri darbenin gücünü bilme şansımız yok.'' İşte ben bu cümleyi groklamaktan çok korkuyorum...
Yaban Diyarlarda Yabancı
Yaban Diyarlarda YabancıRobert A. Heinlein · İthaki Yayınları · 2018231 okunma
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.