Gönderi

Geri kalmış bir ülkenin yüce büyüklerinden birisi, ülkeyi dolaşmaya çıkar adamlarıyla birlikte. Helikopter yolu falan olmayan bir köyün ortasındaki meydana iner. Köylüler sevinç içindedir. Çünkü köylerine yüce bir adam gelmiştir. Hemen çoluk-çocuk, yaşlı-genç, çevresini sararlar onun. Bu arada televizyon kameraları da çekim yapmaktadır. Yüce Başkan, köyün en yaşlı kişisini yanına çağırır. -Bak, der, bu televizyon kamerasıdır. Şimdi seninle beni filme alıyor, ayrıca seslerimizi de... Haydi, sen de bir şeyler söyle... Yaşlı köylü ürkek ürkek bir Başkan'a bakar, bir de kameraya: -Şimdi, der, bu aletten konuşursam, beni ülkenin başka yerlerinden de· duyacaklar mı? Başkan güler: -Yalnız senin sesini değil, seni de görecekler. Hem yalnız bizim ülkemizde değil, başka ülkelerde de görecekler. -Oh, ne güzel! Yani şimdi beni, İngiltere’den de, Amerika'dan da, Fransa'dan da hem seyredecekler, hem de işitecekler... -Elbette, der Başkan. O zaman yaşlı köylü, mikrofonu alır eline, kameraya yaklaşır ve tüm gücüyle bağırır: -Yetişin, imdat!
Sayfa 72 - Yaprak YayınlarıKitabı okudu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.