Gönderi

98 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 16 hours
Bataklık
"Ocak devlet içindir anlayışı zaman içinde devlet ocak içindir anlayışına dönüşmüştür" ifadesini herkes mutlaka tarih derslerinde duymuştur. Yeniçeri ocağının bozulmasını ve devlet için zararlı bir kurum haline gelmesini anlatan bu ifadenin benzerini, "devlet halk için vardır anlayisinin zaman içinde halk devlet için vardır anlayışına dönüşmüştür" ve "bürokrasi, devletteki işlerin kamu yararına yapılması için vardır anlayışının zaman içinde, bürokrasi devletin kamuya rağmen mevcut durumu korumak için vardır anlayışına dönüşmüştür." ifadelerinde görebiliriz. Bu dönüşümlere neden olan birçok etmen sıralanabilir. Bunlardan birisi, devletin mesruiyetini nereden aldığı konusudur. Eski toplumlarda ve halen eskide kalmakta ısrar eden toplumlarda hakim olan devlet anlayışında devlet mesruiyetini Tanri'dan alır. Haliyle devletin başındaki kral, padişah vs Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi veya görevlisi olarak görülür; devlet anlayışı da "devlet kutsaldir" olarak belirlenmiş olur. Böylesi bir anlayış içinde halka hizmet edilmez, halka hükümdar tarafından birer lütuf bahşedilir. Halk da bundan dolayı hükümdarına minnet duyar. Eğer işler kötü giderse halkın sesini çıkarması söz konusu olamaz, halkın bu durumda yapması gereken yine hükümdarına mutlak itaat etmesi ve sabretmesidir. Devlete karşı gelmek katiyen düşünülemez çünkü devlet kutsaldir ve ona karşı gelmek Tanrıya ve onun düzenine karşı gelmek manasına gelir. Bu devlet düzeninde memurlukta/hiyerarside de ilgili kişiler halka karşı değil hükümdara karşı sorumludurlar. Günümüzde artık bu tarz devlet anlayışı bulunmamaktadır lakin bu anlayışın izleri hala kimi toplumlarda varlığını sürdürmektedir. Bunun nedeni de yukarıda verilen 'ifadelerin' halki/ insanı onceleyen hale dönüşümlerinin yani demokratik dönüşümün tam anlamıyla saglanamamasindan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, ortaya çıkan tablo, 19. yy Çarlık Rusya'sinin taşra bir muhitinde bir müfettişin geldiği soylentisinin, muhitteki memurlar üzerindeki etkilerinin trajikomik olarak anlatıldığı Gogol'un Müfettiş eserinde çizilen tabloya benzemektedir. Bu muhitteki en üst düzey memur olan kaymakamin halka karşı kendini katiyen sorumlu hissetmedigini, adeta onlar üzerinde bir Çar gibi kendini konumlandirdigini; her türlü masrafıni halkın üzerine yıkarak rüşvet düzeni kurduğunu ve hukuksuz bir düzen içinde adaletsiz cezalar verdiğini görmekteyiz. Ülkedeki genel kötümser vaziyetin özelde de birebir işlediğini görüyoruz diyebiliriz. Mahkemedeki görevli memurun davalar hakkındaki "Hz. Süleyman gelse kimin haklı olduğunu anlayamaz" ifadesi hukukun ne kadar karmakarışık halde olduğunu, kaymakamin rüşvet alan bir memuruna "Dikkatli ol! Rütben kadar çalmıyorsun pek. Akıllı ol!" uyarısında rusvet almanın değil mevkisine göre rüşvet almamanin sorun olarak algilandigini, hastanede masraf etmemek adına hastaların iyileşmelerinin adeta Tanrıya bırakılarak halkın sağlığının hiçe sayıldığını, Yoksulları Koruma Kurumu'nun sadece adının olduğunu yani yoksul halkın sadece lafta korunduğunu ve buraya gelen paranın yüksek derece memurları 'korumada' kullanıldığını, Postane memurunun bile işini layıkıyla yapmayip kafasına göre mektupları, postaları açıp okuduğunu görmekteyiz. Yani tam anlamıyla yozlaşmiş bir tablo önümüzde durmaktadır. Bu yozlasmislik tablosunu ise bir yanlış anlaşılma ile bölgeden geçmekte olan sıradan bir memurun beklenen Müfettiş olduğu sanilmasinin telaşına kapılan muhitin yozlasmis memur sınıfının bizzat ağzından dinliyoruz. Ne kadar görevlerinin asli değerinden kopmuşlarsa bölgeye gelen Müfettiş sandıkları kişinin absürd davranislarindan ve sözlerinden hiç suphelenmiyorlar aksine her sözünden ulvi bir mesaj anlamaya çalışıyorlardir. Her memur gelip Müfettiş sanılan Hlestakov'a tek tek rüşvet vererek kendi g.tunu kurtardigini düşünüyor ve rahatlıyor. Hlestakov'a kaymakamı şikayet için esnaf geliyor. Bunun üstüne kaymakam esnafı azarlamaya gittiğinde de aslında şikayete giden esnafın da işini kaymakam ile beraber usulsüz şekilde yaptığı görülüyor. Gerçi bu kadar yoz bir düzende esnafın düzgün kalmasını beklemek de mantıklı olmazdı. Bu sözüm yanlış anlaşılmasin; tüm bir düzen ve üst tabaka bozukken esnaf gibi toplumun daha alt tabakasinda bulunan insanların günlük hayatlarını devam ettirmek gaylesinden başka bir dertleri bulunmaz. Yani onlar bu düzen içinde ezilen kesim olduğundan dolayı onların tek derdi hayatta kalabilmek olur ve onlar bu düzen içinde suclanacak en son insanlardır. Çarlık Rusya'sinda 1. Petro'dan beri belli bir seviye memurluga yükselen kisiler, soylu sınıftan olma hakkını kazaniyorlardi. Haliyle zaten halka karşı sorumluluk duyulmayan, yöneten ile yönetilen arasında uçurumun olduğu bu düzenin üzerine bu durum da tuz biber ekiyor ve burokratlarin tek derdi bu seviyeye ulaşmak oluyor. Bu seviyeye ulaşmak için ise her türlü dalavereyi yürütüyorlar. Bunların başında da normal olarak üst kademedeki bürokratlara yaranmak geliyor. Sonuç olarak da halk ezilirken üst düzey sınıf ise balolarda şampanya tokusturuyor ve herkes sadece kendi g.tunu kurtarmaya çalışıyor. Ama aslında bu yozlasmis düzen içinde her tabaka giderek kendi sonlarini hazırlamış oluyorlar. Bataklığa saplaninca kaçıncı dereceden memur oldugunuzun veya esnaf, köylü vs olduğunuzun önemi yoktur. Gogol'ün biyografisi: #55493045 İyi okumalar.
Müfettiş
MüfettişNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20214,964 okunma
··
101 views
.Z. okurunun profil resmi
Henüz okumadım ama listemde. Geçen denk geldim 1949 yapımı bir filmi var. Sahneler bizim Tosun Paşa’yı andırıyormuş. Galiba biraz esinlenmiş bizimkiler filmden. :)
Kaan okurunun profil resmi
Hım, bilmiyordum bunları, teşekkür ederim bu bilgiler için.☺ Okurken benim aklıma daha çok Kemal Sunal'ın Deli Deli Küpeli filmi geldi, bu filmi Müfettiş'ten esinlenmis olabilirler diye düşündüm.☺
2 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.