anti-felsefe felsefenin kalıclıgını, direncini kırmak üzere
gelmektedir. Felsefe, ediminin hakikat edimi olarak dünyanın degerlerini yürürlükten
kaldırmaya gücü olmadıgını bilir. Ve negatifin emeginin büyük
Diyonisçi dogrulamanın içinde çözünmeyebilecegini bilir.
Yani bu Niçe’nin kuvveti, içtenligi ve fedası ise yaramazmıs mı demektir?
Siyaset-öncülügü fikri bos bir budalalıkmıs mı demektir? Ben öyle düsünmüyorum.
Çünkü Niçe’de son derece kıymetli bir belirti vardır. Herhangi bir felsefe
için kararlastırıcı bir soru üzerine bir belirti. Duyu ve hakikat arasındaki
iliski sorusu. Bu duyu ve hakikat sorusu üzerine sanırım üç ilksel durus
mevcut. Ilk olarak, hakikat ve duyu arasında sıkı bir süreklilik oldugu fikrini
tasıyan durus vardır. Bu durusu din olarak adlandırıyorum. Tek taraflı olarak
duyunun üstünlügünü tesis ederek dini durusu yok etmeye çalısan bir durus
vardır. Bu Niçe’nin mücadelesidir. Ve son olarak felsefi durus vardır. Antifelsefe
ile arasında kırılma vardır çünkü ussal bir elestiri aracılıgıyla hakikat
fikrini hem saklar hem gelistirir. Ama din ile arasında da kırılma vardır, çünkü
hakikati duyu ile özdes tutmayı reddeder; hatta herhangi bir hakikatte her
zaman duyudısı [saçma] bir seyler oldugunu kendi iradesiyle beyan eder.