HER ŞİİRİN DERİN BİR HİKAYESİ VARDIR
(Bir şiir ve öyküsü.)
CEBECİ İSTASYONU VE SEN
Bizim bir grubumuz vardı.O grupla fakülte içinde bir takım faaliyetlere katılıyorduk.Bir gün, ben fakültenin 1. sınıfın da iken bu gruptaki arkadaşlarımdan biri ile cuma namazına gitmek için hazırlandım, fakat arkadaşımı bulamadım. Kütüphaneye gittim, acaba arkadaşım orada mı diye.Baktım,orada yoktu. Fakat bizim gruptan bir kız arkadaşımız vardı. Kitap önünde, ders çalışıyordu. Fatma, Gündoğdu'yu gördün mü dedim?Görmedim dedi.Gündoğdu'yu görürsen benim gittiğimi söyle dedim.Nereye gidiyorsun dedi?Sen sadece bunu söyle, o anlar dedim.Çıkarken, Bülent biraz durur musun, bekler misin, sana söyleyeceklerim var dedi? Buyurun dedim. Dışarıya çıktık.Bir şiir defterim var ,buraya yazdığım şiirleri okumanı istiyorum dedi. Ayaküstü baktım.Çok karamsar şiirler. Ölmek istiyorum, hayat benim için çekilmez bir yük gibi saçma sapan şiirler.Bak Fatma dedim; ben de karamsar bir insanım ama senin kadar karamsar değilim. Baktım ki kızcağız benden daha karamsar, ona bu kabil şiirleri okumamasını tavsiye ettim. Ben böyle şiirleri seviyorum dedi. Yoksa sen aşık mısın kız dedim? Evet dedi.Kim dedim? Söylemem dedi.Söyle dedim. Söylemem dedi.Haberi var mı bu kişinin dedim?Haberi yok dedi. Peki bu kaba saba bir insan mı, senin bu duygularına ilgi göstermeyecek bir kimse mi dedim? Hayır aksine çok hassas dedi.Bizim gruptan mı dedim? Bizim gruptan dedi.Ben şimdi onu buldum dedim.Ama sorularıma doğru cevap vermen şartı ile dedim. Ahmet mi?Hayır. Mehmet'mi? Hayır.Hüseyin'mi?Hayır.Hasan'mı? Hayır. Ali'mi? Hayır. Veli 'mi? Hayır. Ya Fatma neredeyse ben miyim diye sorasım geliyor?Kimse kalmadı bizim gruptan.Bana dedi ki, neden sormuyorsun? Çok şaşırdım.Ben miyim dedim?Sensin dedi ve başladı hıçkıra hıçkıra ağlamaya.Bülent ben sana deli divane aşığım, ben sana şöyle bağlıyım, böyle bağlıyım, ben seni şöyle seviyorum, vallahi intihar etmek istedim, gittim eczaneden fare zehiri aldım.Yengem mani oldu dedi.Kızım sen deli misin, divane misin? Ben öyle intihar edilecek bir adam değilim.Alelade insanlardan hiçbir farkım yok, çok yanlış düşünüyorsun dedim. Çok gözyaşı döktü, ağladı. Ben cumaya gitmeyi bıraktım.Kıza biraz nasihat de bulundum.15 gün sonra o kızcağızı alıp bir pastaneye götürdüm.Anlattım kendisine. Bak sen çok iyi bir kızsın, aileni tanıdım, ailen de çok asil bir aile. Ve senin maksadın benimle evlenmek, bunu da biliyorum.Ama ben seninle evlenecek durumda değilim. Sana karşı ileride mahcup olmak istemiyorum.Gel bu aşk işini evlenme işini çıkar aradan, hatta fakülteyi bitirdikten sonra seninle müştereken yazıhane açalım dedim. Çok üzüldü, çok ağladı ve dedi ki 'Bülent ben artık bu fakültede okuyamam' ve terk etti fakülteyi. Bir başka fakülteye gitti. Sömestır tatilinde ben, onun isteğine uyarak Cebeci istasyonuna gittim ve onu uğurladım.Ben sanki suçluymuşum gibi onun üzüntüsünü duydum ve o üzüntü ile Cebeci İstasyonu Ve Sen isimli şiirim ortaya çıktı.
(YAVUZ BÜLENT BAKİLER)
CEBECİ İSTASYONU VE SEN
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Kimse bilmiyordu bizi.
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Sıcak bir kara sevda yüreğimizin başında
Bağdaş kurup oturmuştu,acımsı,buruk
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk.
Bir saçak altında kararsız yorgun
Saatlerce duruyorduk.
Kimse görmüyordu bizi.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bütün insanlar,
Sen bir başka türlüydün.
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi.
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heyel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun.
Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun...ağlıyordun...
Cebeci istasyonunda bir tren,
Nefes nefese soluyordu.
Gerilmiş bir kemen teli gibiydik.
Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
Bilmem kaçı vuruyordu.
Bir yağmur yağıyordu inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu.
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi,
Tiril tiril titriyordun
Gitsek diyordun,
Yüreğimin ortasından deli gönlümce,
Sırılsıklam,paramparça,perme-perişan,
Türküler söylüyordun
Ağlıyordun...ağlıyordun...
Şimdi seni düşünüyorum Cebeci yollarında
Rüzgarlar esiyor serin.
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin.
Gel ey ciğerime saplanmış hançer!
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun.
Göçmen kuşlar gibi çook uzaklardan,
Gel artık ne olursun...
YAVUZ BÜLENT BAKİLER
Şiirle kalın...