Gönderi

O zamanlarda psikanalitik fikirler dünyası erkeklere aitti; fallusun üstünlüğü, sınırsız, kuşku götürmez ve çürütülemez biçimde kabul görmüştü. Bu kadınların kendi alanlarına ilişkin fikirleri daha önce erkeklerin söylediklerine kıyasla çok daha ileri düzeyde ve yenilikçi olduğu halde, geleneksel psikanaliz onların söylediklerinden hiç etkilenmemiş görünüyordu. Bu görüşler, psikanalitik hareket içinde pek az ilgi gören ve gün ışığına çıkmayan çalışmalar olarak kaldılar. Aslında kadın psikanalistler, kendi alanlarında "ikame anne" ve hastabakıcı gibi çalışmakla görevlendirilmişti; yeni kuramlar öne sürmeleri beklenmiyordu. Penis, anatomik bir gerçeklik olarak kabul edilirken, tüm gücün atfedildiği kapsayıcı bir simge olarak "fallus" terimi kullanılırdı; erkeklerin düşün ve felsefe dünyasında öyle bir egemenlik vardı ki fallusun üstün gücünü kabul etmek doğal bir hal aldı. Kadınların fikirleri, psikanaliz dünyasından değil, kadın hareketinden gelen baskıların bir sonucu olarak ancak son yirmi yılda yeniden canlandı. Bundan önce kadınlar, erkek efendilerinin kuramlarını dinlemek ve onlara boyun eğmek zorundaydılar. Bu alanda çalışan birçok analist, hala, Freud ile Jones arasında kadın cinselliği konusundaki anlaşmazlıklara göndermeler yapıyor; kadın çağdaşlarının fikirlerini, yadsımayla ve buyurgan bir kayıtsızlıkla karşılıyorlar.
··
27 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
S•