Gönderi

Yeni Güne Bismillah
Hayatında hiç sıkıntı çekmeyen insan var mı? Var mı derdi olmayan bir kişi? Kimimiz hastalıklarla uğraşırız, kimimiz insanlarla, kimimiz fakirlikle, kimimiz başka bir dertle... Bir sıkıntı biter, diğeri gelir ardından. Şükürler olsun ki, gönlümüze huzur veren Rahman, "Her sıkıntının sonunda bir ferahlık vardır", diyerek aydınlatır kalplerimizi. Sıkıntılar ne kadar zor olsa da ardında mutlaka hayırlar bırakır. "Taş taşlıktan çıkmadıkça parmaklara yüzük olamaz" diyor, Mevlana. İnsan sınanmadan cennete giremeyeceği gibi, zorluklarla karşılaşmadan da güçlenemez. "Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir" diyor ya ünlü filozof Nietzsche, hakikaten tıpkı vücudun mikroplarla karşılaşmadan bağışıklık sisteminin güçlenememesi misali, dert çekmeden olgunlaşan insan da yoktur. Hiç yoksulluk görmemiş bir çocuk, ilerleyen zamanlarda fakirlikle sınandığında bu durumun üstesinden gelmekte ne kadar zorlanır değil mi? Ailesinden hiç ayrılmamış bir çocuk, üniversite sınavını kazanıp başka bir şehire gittiğinde ne kadar zorlanacaktır, küçük yaşta ayrılık yaşayanlar ise daha güçlüdür, yaşamıştır önceden, biliyordur  bu durumla nasıl başa çıkacağını. Dertlerin içinde gizlenen ve vakit gelince ortaya çıkacak olan bir diğer cevher de şudur; Allah'a gönülden inanan bir insan, dertlerinin dermanının sadece Allah olduğuna da inanır. Hasta ise şifanın Allah'tan geleceğini bilir ve duayla Allah'tan şifa ister. Elbette hastalıkların şifa vesileleri vardır. İlaçlar gibi mesela. Bu vesileler Allah izin verdiği müddetçe işe yarar ancak. Görünen sebeplere takılmadan, herşeyin hakimi olan Yaradan'a sığındıkça, Yaradılış mucizelerini farkeder insanoğlu. Günahlarını hatırlatan dert, aslında dermandır görebilene... Sevdası büyük olanın, dertleri de büyük olur. Tıpkı annesinden dayak yediği halde yine başı sıkıştığında annesinin kucağına koşan çocuklar gibi, Yaradan'ın yasakladığı bir şeyi yapıp da şefkat tokadını yiyen insan da koşar Rabb'ine. Bilir ki bu tokat onun iyiliği içindir. Bu tokat şefkattendir... "Dünyada ölümden başkası yalan", diyordu şarkı. Yıllar evvel bu şarkıyı not defterine yazmış ve otobüs yolculuğu yaparken kazada hayatını kaybetmiş bir gencin kaleminden de dökülmüştü bu cümleler... Evet, ölüm her an gelebilir. " Haydi , işlerini toparla gidiyoruz" demez  Azrail. Vakit geldiği an her şeyi bırakıp gider insan. Elveda bile diyemeden gider çoğu zaman. Sessizce gider ötelere... Halbuki, sorsa Azrail, "Hazır mısın?" dese, hiçbir zaman hazır olmaz insan. Gençsin, yaşlısın demez ölüm. Vakitsiz ölüm yoktur aslında. Şüphesiz ki, her ölüm Allah'ın kontrolünde olduğuna göre, şans eseri veya tesadüf diye bir şey de olmadığından, vakit dolduğu an, beyaz bir kefenle biter dünya hayatı. Ölüm gelmeden biz kendimize gelelim, ne dersiniz? "İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayat için fırıldak olmaya gerek yok..!" Demişti, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu. Dertler Allah'a götürüyorsa ne mutlu derde müptela olana... Ölümü hatırlatan, Allah'a yaklaştıran dert çekilmeye değmez mi? O halde şükürsüz bırakılmamalı diller. Duasız üşüyen yürekler, dua ile ısıtılmalı. İnsan her an bitebilecek bu yolculuğu ciddiye almalı. Dua ile, Allah aşkı ile yansın yüreklerimiz. Dertlere isyan etmek ne haddimize, şükretmeliyiz uyandığımız her gün için Kaderin Sahibi'ne. Dermanı olan dertten zarar gelmez, dermanın Allah olduğu hatırlandığı müddetçe... Dua ile kalınız...
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.