Gönderi

"Bir Ayrılık" ve Acem Diyarındaki Sherlock Holmes
Film ilk bakışta, kızını daha iyi şartlarda yaşatmak istediği için yurtdışına gitmek isteyen anneyle özel bir nedenden ötürü gitmek istemeyen babanın boşanma sürecinin hikayesi olarak görünüyor. Ancak filmin temsil ettikleri yalnızca bu üç kişilik çekirdek ailenin sancılı sürecini anlatmıyor: İran devletine karşı minimal bir taşlama, sınıfsal farklılıklar, insanın tekinsizliği, aydın-halk uyuşmazlığı filmin içinde kısık sesle ifade edilen meseleler. Film senaryo anlamında içime sinmeyen şu detay dışında kusursuza yakın: Adam eşi evden ayrıldığı için hasta babasına bakması için bakıcı tutuyor gibi bir durum söz konusu ancak kadın ev hanımı değil, bir öğretmen. Yani evdeyken de aslında evde değil. Bakıcıya ihtiyaç duyulmasının, kadının evden ayrılmasıyla ilişkilendirilmesi yanlış bir hamle olmuş. Fiyat konusunda pazarlık yapılırken "Ama eski bakıcı 300'e çalışıyordu." minvalinde bir söylem olsa bu nokta da kotarılabilirmiş. Kurgu çok başarılı. Seyirciyi güncellenen gerçeklerle manipüle edip sürekli filmin içinde tutmayı başarıyor. Neredeyse hiçbir sahne tek kullanımlık değil; kendinden öncesini ya da sonrasını etkiler vaziyette. Oyunculuklar da kahvedeki amatör amcalar ve adamı merdivenlerde kelepçeli gördüğümüz ilk sahnedeki asker dışında üst düzeydeydi. Oyunculukları büyük oranda mimikler ve bedensel anlatım taşıdı keza filmde söylenenlerin güvenilirliği filmin odağını oluşturuyor. Karakterlerin sürekli olarak kendi değerleriyle sınanışını ve onları paramparça edişini izliyoruz. Kızına Farsça çalıştırırken bir kelimenin çevirisinde öğretmeninin söylediğinin yanlış olduğunu söyleyip "Puanın kırılacaksa bile sen doğru olanı yap." diyen baba film boyunca önemli bir gerçeği bilmediğini iddia ederek kendini aklamaya çalışıyor. Çok dindar olarak yapılandırılmış ve Allah'tan başka hiçbir dayanakları olmayan, bu sebeple de güç sahiplerine (adama ve hakime) sürekli olarak Allah'tan korkmaları gerektiğini söyleyen adam, alacaklıların kapıya dayandığı son sahnelerde yine çok güvendiği ve inandığı Allah'ı aldatmaya çalışıyor. Karısı da aynı şekilde bu darboğazdan kurtulmak ve eşini, ailesini biraz rahata eriştirmek için masum(?) bir insanı hapse göndermekten geri durmuyor. Hatta film boyunca bir dedektif gibi olayı çözmeye çalışan Termeh karakteri bile bir süre sonra masumiyetini yitirmek durumunda kalıyor. Küçük bir sahne filmin bir meselesinin de sınıf farklılığı olduğunu çok net gösteriyor: Termeh mahkeme koridorunda yanında anneannesiyle ertesi günkü tarih sınavına çalışmaktadır. Kamera bir Termeh'e bir de yine orada olan davacı ailenin küçük kızına döner. Bu küçük sahnede Termeh'in çalıştığı konu, Sasani Devleti'ndeki sınıfsal tabakalardır. Filmin açılış sahnesinde kadın yurtdışına gitmek için kızının geleceğini öne sürerken hakim bu ülkede bir geleceği yok mu diye sorar. Tamamen karşıt görüşlerle mahkeme salonuna gelmiş olan kadın ve adam, bu konuda mutabıktır; ikisi de büzülür, sessizleşir, cevap veremez. Cevap onlar için çok nettir ama bunu devletin bir yetkilisine söyleyemezler. Filmle ilgili cevapsız kalan iki soru var: 1-Çalındığı iddia edilen parayı kim aldı? Ya da para gerçekten de çalındı mı? 2- Termeh hangi ebeveynini seçti? İlk soru için bir tezim yok ama ikinci soru için anneyi tercih ettiğini düşünüyorum. Filmi bu etkinlik vesilesiyle birkaç yıl sonra yeniden izlemiş oldum ve iyi ki yeniden izlemişim diyorum. Sinema adına büyük bir doyum.
·
18 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Serkan Mutlu okurunun profil resmi
Çok önemli noktalara değinmişsin. Sasani Devleti',ndeki sınıfsal tabaka, sahnesi ufak ama güzel bir detay. Filmi zengileştiriyor. Kesin olmamakta birlikte bence parayı Anne çalıyor. Eve gelen yük taşıyıcılara para vermek için gizlice bi yerden para alıyordu.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.