Gönderi

608 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
15 Mayıs 1919 yani 100 yıl evvelden başlıyoruz kitabımıza. Zaman ne de çabuk geçiyor değil mi? Ben bu sefer farklı bir başlangıç yapmak istiyorum. Eğer ülkemizde sadece ‘okuduğun kadar konuşmak’ diye bir durum var olsaydı (ki keşke olsaydı) sizce ne olurdu? Ben çok düşündüm ama muallakta kaldım. Çok fazla konuşan gene mi olurdu yoksa ülkeye yıllarca süren bir sessizlik mi çökerdi? Çıkamıyorum işin içerisinden ve bu sefer de bu konuya takıldım. Kitabımızda 1919 yılından değil de Mustafa Kemal’in gençlik yılı, Selanik yaşamı üzerinden başlıyoruz. Yazarla gene anlaşamıyoruz. Gene Osmanlı sultanına demediğini bırakmıyor. Bu konuyu açıklamıştım zaten. Benim Ata’m ne kadar kötü de olsa yöneticisini sürekli yermez; ne kadar iyi de olsa sürekli de övmez. Ben böyle öğrendiğim için böyle söylüyorum. Şimdi bile büyüklerimizi sevmesek de saygı duyuyoruz. Onlara hürmeten değil, bu bizim asaletimizden. Kötü söz söylemesi çok kolay ama biz asil insanlarız. Değmiyor, dediğimiz an konu kapanıyor. Böyle de olmalı zaten. Şahsen ben böyle düşünüyorum. Kitapta sayfalar 108i gösterdiğinde gene yazarla çatışmaya giriyoruz. Bu aşağılık baş örtüsü ve rezil serpuş diyerek sadece FES’i kastetmediğini çok iyi anlıyorum çünkü. Bakıldığı zaman bunu son dönemlerde de görüyoruz. Ödül alan ve hiçbir faydalı ürün vermeyen birçok insan işte önüne gelen dini unsura saldırıyor mescit yaptırmayacağız falan diyor. İnsanlar istediği gibi ibadet edebilir bana göre, sizce de öyle değil mi? Biz kimiz de bir başkasının yaşantısına karışıyoruz? Bizim yarattığımız, hayatı ve ölümü bizim elimizde olanlar var mı? Var diyen varsa bu ayrı, ona saygı duyacağım ama herkesin kendi özgürlüğü varsa, bu düzende herkes ibadetini rahatça ve kimseyi rahatsız etmeden yapar. İstediği gibi de giyinir. Herkesin yaptığı kendini ilgilendirir. Özellikle DİN üzerinden yapılanları da bu paragrafta kınamak istedim. Şimdi kim aşağılık, kim rezil acaba... Ki bu yazar kendisiyle aynı sayfada nasıl çelişiyor biliyor musunuz? Gene aynı sayfada Mustafa Kemal’in şu cümlesini aktarmak istiyorum: Fes veya Şapka veya Kalpak, hangisi olursa olsun mesele bunda değildir. Hepimiz el ele vererek devletimizin menfii için çalışmalıyız. O dönemleri en iyi o dönemin insanlarından okumak şansım olduğu için sürekli hakaret içeren bir kitabı sabrederek okumaya çalışıyorum. Sabrımın sonlarına geliyorum ve bu yazarın neden çok fazla tutulmadığını da çok iyi anlıyorum şimdi. İnsanların birbirine saygı içinde yaşaması çok zor geliyor, herkes karşısındaki kendisine köle olsun, ona muhtaç yaşasın istiyor. Eskiden çok fazla sahte peygamber muhabbetleri dönerdi, artık herkes kendini Tanrı ilan etmiş. Ne kadar mükemmel. Ne kadar eşsiz..! Kitabın yarısının oldukça geçmişe odaklandığını görüyoruz tekrar niteliğinde. Ardından artık SAMSUN ile başlayan Kutlu Yolculuk zamanlarına odaklanıyoruz. Burada yaşananları çok açık bir dille okuyoruz. Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak atanması, hazırlıklar, yaşanılan süreç ve diğer her unsur inceleniyor burada. Şimdi yazara gene muhalefet olacağım. Mustafa Kemal’i gene kötü örnek gösteriyor. Nasıl mı? Mustafa Kemal sanki bir kadın avcısı, bir sapık vs gibi kötü şöhret yaratacak tanımlamalarla tanıtılıyor sürekli ama sürekli bunlar tekrarlanıyor. Hani adamın bütün gençliği sanki SEX odaklı geçmiş gibi. Dedim ya bu yazara hiç kanım ısınmadı ama o dönemi anlamak için mecburum okumaya. Çok kapsamlı bir eser diye. Yok yani bu kadar da olmaz ama katlanamıyorum artık. Yok akşama Ayşeyle giriyor, yok Fatma ile sabahlıyor. Bu ne anasını satayım sanki koskoca Paşa’nın hiç işi yok, bütün gün karı kızla zaman geçirecek. Böyle hülyalı sahnelerin çok karşısındayım her zaman. Her insanın cinsel hayatı olur, vardır ama bunu bir kadın hastalığı varmış gibi sürekli göze sokmanın anlamı yok. Yani ben burada Milli Mücadele dönemini okumak için varsam, bunu ve bunun gelişimini; ordunun durumunu, savaş yıllarında halkın durumunu, Ata’nın karşılaştığı zorlukları ve verilen mücadeleyi okumalıyım. Ben ileride Allah verir de Tarih eğitmeni falan olursam bunu çocuklara nasıl öğreteceğim? Öğretmene bak, çocuklara Atatürk diye kahramanlıklarını değil de SEX hayatını anlatan bir seri öneriyor. Böyle rezillik, böyle ucuzluk olabilir mi? Şimdi diyeceksiniz ki bu kadar nefret ettin madem neden okuyorsun? Oldukça haklı bir soru ama bende size şunu diyeceğim, başka bir böyle eser vardı da ben mi okumadım da bunu seçtim? Yok ki ağabeyler. Yok yani. Keşke olsa, gocunmam 100.000 sayfa da olsa 6 ayımı sırf buna harcar gene okurum. Keşke olsa ama yok. Olanlarda da yetinmek böyle zor. Allah şahit eğer bu günümüz yazarlarından biri olsa ve o dönemi anlatsa kitabını da yazarını da yerden yere vurmasını çok iyi bilirdim. Sadece şunu söyleyeceğim. Aç olduğunuzda UCUZ etin yahnisi bile GÜZEL gelebiliyor. Gerçekten çok açsanız ve yiyecek başka bir şeyiniz de yoksa. Üzgünüm ama durum bu... Burada bir tarih tazelemesi yapalım istiyorum hep beraber. => 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa, maiyetiyle birlikte Samsun’a ayak basar. Burada halkın yavaş yavaş kendine bağlandığını görür ve bundan çok etkilenir. Bin bir macera sonrası (Enver Paşa’nın uçak anıları canlandı gözümde bir an) sağ salim gideceklerdir buradan. Burada ilk etap 6 gün kalırlar. => 25 Mayıs 1919’da Havza’ya varırlar. Burada Sıtkı Hoca ve onun verdiği nutukla ateşlenen bir halk göreceğiz. Yine burada uzun bir süre kaldıkları, ilk defa bir devlet yani Lenin Rusya’sı ile görüşerek dikkatlerini üzerie çeken bir Mustafa Kemal Paşa göreceğiz. Ayrıca büyük kahramanlardan Topal Osman’da burada kitaba dahil oluyor. Havza gerçekten de adı gibi çok önemli bir havza oluyor desek yeridir arkadaşlar. Burası çok mühim. (bu son cümleyi de ne zaman kullansam Ali İhsan Yavuz aklıma geliyor arkadaş) Evet güzel dostlarım. Böylelikle gene sonlara doğru hız ve heyecan kazanan bir kitabımızın daha sonuna geldik. Gün bitmeden yetiştirmek için çok inatlaştım kendimle ama bazı yerlere doyamayıp tekrar baştan aldığım, bazı yerlere odaklanamadığım ve bir de günlük gelen giden insan rutinim nedeniyle yetiştiremediğim ve bu kapsamlı eseri de atlatmaktan memnuniyet duyar; hepimize iyi geceler ve iyi okumalar dilerim. Esen kalın..
Kutsal İsyan - 2
Kutsal İsyan - 2Hasan İzzettin Dinamo · Tekin Yayınevi · 199093 okunma
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.