Gönderi

256 syf.
·
Not rated
·
Liked
ÖTEKİLER ROMANININ VAROLUŞ EKOLÜNDE BİR UFAK İNCELEMESİ.
Sanırım artık Türk Edebiyatı'nda varoluşun dayanılmaz belirsizliği ile benliğin en karanlık dehlizlerine merakın fısıltısıyla değil binlerce yıldır varolmanın, varolmaya itilmenin, varolmaya çalışmanın acısıyla kabuk bağlayarak,kabuk bağlayan yeri kaşıyarak, bağırarak sorular sorup, postmodernliğin ve milenyumun karmaşasından daha uzaklaşmamışken gelmiş, geçmiş, gelecek tüm filozoflara selam çakan, yazarların habercisi, müjdecisi olan ahir zaman yazarıyla tanışıp, sayfalar arasında çatışmanın vakti gelmişti. Babası Sartre olan Existentialism akımının, Hiçliği evlatlık edinen Nietzsche'nin çocuklarının artık Türk Edebiyatı ufuklarında dolaşmaya başladıklarının bir bildirisi, manifestosu niteliğinde bu kitabın vesilesiyle tanıştım satırlarının arasında pusu atmış, siperler kazmış, sizi her cümle sonunda uçuruma kadar götürüp geriye dönmeniz için ekmek kırıntıları bırakmış yazarla. Tanıdım. Öteki,ötekiyi en çok yaralarından tanır. Her ötekinin kendine has derine inen bir yarası vardır. Kitabı okuduğunuzda yazarın tüm yaralarını karakterler arasında babadan kalma bir miras gibi, adaleti sağlayan bir antik çağ tanrısı gibi paylaştırdığını göreceksiniz. Yazılarımın bundan sonraki kısmı spoiler içerir. Okumaya devam edeceksiniz sonuçlarına katlanmanız gerekir. Çünkü" İşte ben de bugün romanı silahlandırıyorum. Yüzyıllardır uysal,evcil,şirin olan romanı.." diyen bir yazarı dişinize kadar silahlanmadan okuyamazsınız. Eleştirmenlik yapamazsınız. Âdem'den (insandan) Adem'e(Hiçliğe) geçişin uzun hikayesini anlatan Emre Timur, Romanına Türkiye'nin modernliğine, şişirilmiş bir mükemmeliyetinin başarısına dahil olmuş ünlü bir başarı hikayeler anlatıcısı ve modern kahini olan Âdem Bey'in bir seminer esnasında geçirdiği bir rahatsızlıkla kendi deyimiyle bir kopuşuyla başlıyor. Kendi sözüyle dağ gibi olan karakter yarı tekerlekli sandalyeye bağlı hale gelir. Sonradan parayı gördüm sarısı tonuna saçını mütemadiyen boyayan karısı ve kızı tarafından terk edilir. Eline bir çuval,basılmış kitabı ve başarı plaketleri, yağmalanmış bir modern çağın vebası haline gelen yağmalanmış, devlet destekli feminist dürtülerin kötüye kullanılmış yasaları sonucunda karısı ve kızı yarım kalmış kitabını da bastırarak hayatlarına hallüsinasyonik bir başarının öyküsü sürdürmeye devam etmektedirler. Âdem Bey'in ikinci kopuşu tamamen bir hayattan kopuş olmak üzere Kadıköy Rıhtımı'na gelir tekerlekli sandalye üzerinde. Nihaiye varan bir hikayeyi sonlandırma ile sonlandırmama arasında denizin karanlık sularına, ölümün karanlık rahmine varmak arzusuna, yine o gün sonradan açıkladığı üzere intihar etmek için gelen başka bir öteki olan kıdemli fahişe nam-ı diğer Matmazel virgül bırakır. İki öteki cümle birleşip ölüme bir virgül koyarak yaşamaya birbirlerinin yaralarını kaşımaya, sulh etmeye devam ederler. Matmazel'in temsil ettiği dünyanın en eski mesleği olan ve bir zamanlar Tanrıların kutsal saydığı rahibelikle onurlandırılan fahişelik kurumunu modernize edip leopar imgesi kıyafetlerle bir imge halinde feminleştirilip, anne, acı, eksik kalmışlık, terk edilmişlik baharatlarıyla tatlandırılıp hayallerimize servis edilmesi, okuyucunun zihnini mihenk noktalarda canlı tutabilir. Ötekileri düşünürken kitaptan sonra aklınızda sürekli leopar deseni içinde en canlı renklere sahip karakter olarak tazeliğini devam ettirecektir. Adem Bey'in Öteki toplantılarını emanet edeceği psikolog Memduh Beyle tanışması, yine bir intihara teşebbüs vakası paydasına denk gelecektir. 'İntihar Eden Psikolog' karakterinden hayatında "J"leri atarak kurtulan Memduh Bey'in elindeki Sarı Kolası bana Freud'un Purosu'nu anımsattı. Karakterin 'meme bağımlılığı' itirafından sonra sarı kolanın Memduh Bey'in zihninin dışında bir yansıma oluşturmasından kaynaklanıyor sanırım. Beni en çok etkileyen karakter, Âdem Bey'in, Adem Bey olduktan sonra çocukluğundan sızan bir çocukluk hatırasının, o güne dair olan en kötü günlerinin Eftelya'nın bedenini farkında olmadan zihninde diriltmesiyle oluşan Şehla idi. O kızın elinde yanan mumun imgesini romanın en çok kanayan yerine yerleştirmesi, ışığın o yarayı aydınlatan iradesinin Adem'e yoklaşmasına bağladığı nokta dikkatli okuyucuyu sarsan bir nüans olacaktır. Şehla'nın mumu her gün, gün doğumuyla başlayıp gün batımıyla sonlanıp dünyanın bir yerlerinde birilerinin vicdanında yanıp sönmeye devam ediyor. Her zaman 13'ünde kalacakların belki de iradesi bir mumun gölgesinde titreşiyor. 99 Depreminin yıkıntıları arasında diğer kızını bıraktığını öğrenen (aslında yanlış bir anlaşılma olduğu sonradan fark ediliyor.) yokluk süreci intihara kalkıştığı Kadıköy rıhtımında son buluyor. Ademliğinden (ölümünden sonra ) kızı babasının Ötekilerle mirasını, Matmazel, Memduh Beyle devralıp Ötekileşmenin renginde buluşmaya devam ediyorlar. Yorumumu burada bitiriyorum. Okumak isterseniz silahlanmadan kitabın kapağını açmayın. Çünkü bir zihin tartışmasına hazır değilseniz yazar suratınıza bir bomba patlatmaya hazırlanıyor. Şimdiden varoluş savaşınızın gazası mübarek olsun. Sağ çıkanlar olursa tartışırız romanı. =)
Ötekiler
ÖtekilerEmre Timur · Az Kitap · 2019304 okunma
··
3,977 views
Semanur okurunun profil resmi
Önerebileceğiniz türk edebiyatı kitapları var mı? Türk edebiyatına başlamak istiyorum ama hangi kitapta başlayacağımı bilmiyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.