Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

375 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Londra Nehirleri uzun bir süredir çevrilmesini beklediğim kitaplardan biriydi. Sonunda bu kitabı okumuş olduğuma hala inanamıyorum. Benim için aşırı eğlenceli ve bitmesini istemediğim bir macera oldu. Umarım siz de kitabı okurken benim gibi hissedersiniz. Kitabımız Peter Grant adındaki bir polis memurunun sıradışı polisiye macerasını konu almakta. Henüz bir stajer olan Peter'ın kariyeri tesadüfi bir şekilde ölülerle konuşabildiğini keşfedince hiç beklemediği bir yöne doğru evrilmeye başlar ve Londra Polis Teşkilatı'nın hiç de hayal etmediği gibi bir yer olduğunu fark eder. Yorumu okurken herhangi bir tekinsizliğe karşı tetikte olunuz. Kim bilir belki de bu sefer kurban sizsinizdir. Kitapla ilgili neredeyse her şeye bayıldım. Neredeyse diyorum çünkü kitapta keşke olsaydı dediğim tek bir unsur var. Eğer yazar onu da yapmış olsaydı Londra Nehirleri benim için tam anlamıyla dört dörtlük bir kitap olacaktı fakat bu haliyle bile favori kitaplarım arasına girdi ve beni kendisine deli gibi bağladı. Her şeyden önce benim için keşke olarak kalmış kısımdan bahsetmek istiyorum, sonrada kitabı övmeye gönül rahatlığı ile dönebilirim. Bana göre kitap çok hızlı başladı. Bu olay çoğu durumda iyi bir özellik çünkü direkt yazarın size vadettiği hikayeye giriş yapmış oluyorsunuz ama nedense Londra Nehirleri'nde yazarın durup karaktere bütün bu olayları hazmetmesi için kısa da olsa bir süre vermesini isterdim. Aslında bu kitabı farklı yapan unsurlardan biri de hiçbir olaya gereğinden fazla zaman ayırmıyor olması. Bu durum yanında akıcılığı da getirince su gibi gidiyor kitap ama dediğim gibi başında ana karakterin olaylara adapte oluşuna biraz daha zaman ayrılsaydı Londra Nehirleri benim için 10/10'luk bir kitaptı. Bunun dışında kitapta takıldığım ya da bana keşke dedirten hiçbir olay olmadı. Karakterleri, olay örgüsü, dünyası ve yazım stiliyle okudum en iyi kitaplar arasında yerini aldı. Yorumu yazarken biraz sonra okuyacağınız her paragrafa "Kitapla ilgili en sevdiğim şeylerden biri de..." tarzı bir cümle ile başlamışım. O yüzden buyurun kitapla ilgili en sevdiğim şeylerden birkaçı: 1) Kitabı okurken yapmış olduğum klişelik sayacının sonucu sıfır. Yazıyla: sıfır Rakamla: 0 En azından bir iki bir şey olur diye düşünmüştüm ama basbayağı klişe olmayan bir kitap okumuşum. Bu durumun günümüzde ne kadar nadir bulunan bir özellik olduğunun farkında mısınız? 2) Kitabı okuyan herkesin size söylecek olduğu üzere yazar tam bir geek ama öyle iki üç bir şey bilen güncel olayları takip edip de "Ben geekim ya." diyen tiplerden değil. Böyle anlı şanlı bir geek kendisi ki kitabın çevirmeni Aslı Dağlı bu durumdan çok şikayetçi. Kitap boyunca yer yer -birkaç sayfada bir - karşımıza çıkan acı dolu çevirmen notlarını okuyunca sizin de kendisine hak vereceğinizden eminim ama geek bir okuyucunun gözünden bakınca bu durum şahane bir olay yahu! 3) Peter Grant şu zamana kadar okuduğum en eğlenceli karakterlerden biri. Kitabın hızlı başlamasının karaktere ısınmama engel olacağından korkmuştum ama kitabı okudukça hiçte öyle olmadığını fark edip baya bir rahatladım. Hatta Peter'ı baya bir sevdim. Kendisini tekrar okumayı da iple çekiyorum hani. Londra Nehirleri olay akışı ve dünyasıyla harika bir kitap olsa da bu kitabı Peter olmadan düşünemiyorum. Onun yerinde farklı bir karakter olsaydı kitabı okurken bu kadar zevk alacağımı ve eğleneceğimi hiç sanmıyorum. Peter'ın hazırcevaplılığı, hafif bozuk olan ağzı, anlayışlı ve her şeyi kolay kavrayan kişiliği olmasa bu kitap asla Londra Nehirleri olmazdı. 4) Kitabın arka kapağını, çeşitli yorumları ve tanıtım yazılarını falan okuduysanız Harry Potter ibaresini de bol bol görmüşsünüzdür ve şahsen daha iyi bir benzetme yapılabileceğini sanmıyorum. Yanlış anlaşılmasın, bu benzetme tamamıyla büyü kısmı ile ilgili. Biri bana "Büyülerle ilgili seni tekrardan heyecanlandıracak bir kitap okuyacaksın." dese kesinlikle inanmazdım ama here we are. Kitap İngiltere'deki gizli büyülü dünya ile ilgili kendini sınırlandırmıyor ve bu durum benim aşırı hoşuma gitti. Üç beş tane fantastik tür sayıp " İşte bu da bizim topluluk ehehe" demek yerine hakkında hayal etmesi sınırsız olan açık bir kapı bırakıyor. Belki de son zamanlarda bu konuda okuyucuyu sınırlayan ve neyin ne olmadığını çok net belirten kitaplar okuduğumdan bu durum beni olması gerekenden daha fazla etkilemiştir ama yine de değinmeden edemedim. Londra Nehirleri benim urban fantasy türünde okuduğum en iyi romanlardan biri oldu. Türünün bütün özelliklerini gayet başarılı bir şekilde ortaya koyduğunu düşünüyorum ve devamı için de sabırsızlanıyorum. Eminim ki sevgili yetkililer -- bizi bu konuyla alakalı çok fazla bekletmezler. Çok rahat bir şekilde gözüm kapalı önerdiğim kitaplardan biri oldu. Okuyun okutun. Not: Bu kitapla ilgili Patrickciğimin bir yorumuna denk geldim. Kitabı beğenmyenler gitsin Twilight okusun falan demiş. İnsan bu kadar da ağır konuşmaz yahu aa! Edep beyefendi edep!
Londra Nehirleri
Londra NehirleriBen Aaronovitch · Epsilon Yayınevi · 201995 okunma
·
97 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.