Gönderi

Kürd Êzidîlerin Azizesi Begê Samur (Suruç’taki son Ezidi)
Begê, Begê Samur, Berazi kökenli Dına aşiretine mensup 1894-1958 yılları arasında, Suruç’un Mishecerk (Gölen) köyünde doğup-yaşamış ve 1950’de gittiği Viranşehir’in Ezidi köyü Oğlakçı’da 1958 yılında vefat etmiş Suruç’un son Êzidî bir Kürd kadınıdır. Geçmişe tanıklık etmiş yaşlılarımız bazen ‘Bı seré tırba Begê be. Rasti dı bejim’ yani (Begê’nin mezarı üzerine yemin ederim ki, doğru söylüyorum) şeklinde yemin ettiklerine tanıklık edenlerimiz olmuştur. İşte edilen o yemin Suruç’ta yaşamış olup, dünya üzerindeki bütün Ezidi’lerin kutsal bir azize olarak gördüğü Begê Samur’a atfedilen yemindir. Begê hiç evlenmemiş bir kadın. Evlenmemesini, Êzidî kalmasıyla ilişkilendiriyor. Begê, kendisine talip olan erkeklere, benim, Êzidî aşireti olan Dina Aşireti ne yazık ki müslümanlaştı bu durumda, ben ölene kadar evlenmeyeceğim diyip evlenmemiştir. Zamanla Begê’ye, Êzidî kaldığı için zulmetmeye, onunla alay etmeye başlanmıştır. Çocuklar, o’nun etrafına sık sık çember çizerek saatlerce çember içinde kalmasına neden olmuşlardır. Köyde düğün olduğunda Begê’yi çağırmazlardı, fakirlere dağıtılan yemeklerden ona vermezlerdi. Müslümanlaşmış kendi aşireti ve gerekse yeni müslümanlaşan diğer Ezidi aşiretlerinin önde gelenleri son çare olarak Begê’ye bir servet değerinde kilolarca altın sunmayı planlarlar. Bunun için yörenin en zengin aşiret reislerinden biri olan Hacnebi, Begê’yi bir gün evine davet eder. Begê eve geldiğinde “Bak bu kızım Ayşan. İki kolu bileklerinden omuzlarına kadar altın dolu; boynunda da kilolarca altın kolye var. Eğer Müslüman olur ve şahadet getirirsen bu altınların hepsi senindir” der. Begê, önerilen serveti ret eder. Ertesi gün bu olay 1930’lu yılların Suruç ve Viranşehir ilçelerinde, Urfa’nın merkezinde ve daha sonralarıysa Suriye ile Irak’ta yaşayan Ezidi'lerin yaşadığı yörelerde duyulur. Anılan bu coğrafyada Begê, birden bire bir halk kahramanı ilan edilir. Begê Samur, 1950’li yıllara kadar Dına köylerini dolaşarak, eski dinlerine dönmesi için tüm uğraşları sonuçsuz kalır. Daha sonrasında ise baskılara dayanamayan Begê, 1950 yılllında Viranşehir’in Oğlakçı köyüne Ezidi akrabalarının yanına gider. Oğlakçı Köyüne giderken sadece yere serdiği, kendi işlediği bir çulu alıp gitmiş. Anlatılanlara göre Begê öleceği gün uyanmış ve ben bugün öleceğim demiş. Ardından banyosunu yapmış ve beyaz renkli en güzel elbisesini yıkayarak giymiş. Sonra yatağına uzanarak uykuya dalmış ve uykudayken de ölmüş. Begê, çok sevdiği incir ağacının altına defnedilir, çarşamba geceleri Begê’nin mezarına gökyüzünden ışıklar indiği söylenmektedir. Mezarı bugün Viranşehir'in Oğlakçı köyündedir. Çok uğraşmamıza rağmen Suruç’un son Ezidi’si Begê Samur’un ne Mishecerk’teki akrabalarının bulunduğu köyde nede vefat ettiği Oğlakçı köyünde herhangi bir fotoğrafına ulaşamadık. Begê Samur’un hayatı aynı zamanda Yaşar Batman tarafından kitap haline getirilmiş, Yaşar Kemal'in kitabına konu olmuş, İsmail Beşikçi'nin bir makalesine ve daha bir çok makale’ye konu olmuştur. Bugün bile, Şengal’de ki Ezidi Kürtler, ibadetlerini yaparken, Suruç’ta bulunan akrabalarından dolayı dualarını yaparken her nerede, akrabaları varsa adını andıklarından, Suruç ismine de yer veriyorlar. Gördüğünüz fotoğraf ise Ezidi bir kadını gösteren temsili bir fotoğraftır. “Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır. Güneş sonra doğar. Çünkü güneşi doğuran kadınlardır.” - Bir Ezidi Atasözü -
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.