Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

762 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
SARAY VE ÖTESİ’NİN IŞIĞI ALTINDA YAKIN TARİH ÜZERİNE BİR İNCELEME
23 Aralık 1876’da II. Abdülhamit tarafından Kanun-i Esasi ilan edilir. İlk Osmanlı Mebusan Meclisi 20 Mart 1877 tarihinde açılmış ve çalışmalarını 14 Şubat 1878’e kadar sürdürmüştür. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) gerekçe gösterilerek, açılışından 14 ay sonra yine II. Abdülhamid tarafından Mebusan Meclisi süresiz olarak kapatılmış, 33 yıl sürecek olan II. Abdülhamid’in keyfi, haksız, hukuksuz uygulamalar ve yasaklar, jurnallerle dolu zorbalık dönemi başlamıştır. İttihatçıların zorlamasıyla 17 Aralık 1908 tarihinde II. Abdülhamid meclisi tekrar açmak zorunda kalır fakat savaşlar, toprak kayıpları, açlık, yokluk ve imparatorluğun çöküşüyle ilgili II. Abdülhamid’e toz kondurmayan gerici kesimler “meclisin kapatılası ve II. Abdülhamid diktatörlüğünün devamı” isteği ile 31 Mart ayaklanmasını yaptılar. Fakat meclis bu defa kendi hukukuna sahip çıkacak ve 27 Nisan 1909’da II. Abdilhamid’in tahtan inmesi yönünde karar alacak, tahta Abdülhamid’in kardeşi Sultan Reşat çıkacaktır. Saray ve Ötesi kitabı, 1909-1912 yılları arasında Sultan Reşat’ın yaklaşık 4 yıl başkâtipliğini yapan Halid Ziya Uşaklıgil’in sarayda geçen günleri ile ilgili anılarından oluşmaktadır. Halaskar Zabitan Grubu Uşaklıgil’i istifaya zorlar ve yerine Ali Fuat Türkgeldi atanır. Türgeldi’de başkâtiplik günlerini (1912-1920) “Görüp İşittiklerim” adı altında padişah ve sarayı merkez alarak, Osmanlının son dönemini yazdı. Osmanlı’yı, Cumhuriyeti ve bu günü anlamak için bu kitapların yerini hiçbir eserin dolduramayacağı açıktır. Bu iki eser o kadar önemlidir ki, benim gibi biraz tarihe merakınız varsa, bu kıymetli eserleri okurken sanki daha önce defalarca okumuş gibi bir hisse kapılırsınız. Zira “1908-1920 yılları arası, Osmanlı tarihi büyük ölçüde bu iki eserden alınarak yazılmıştır. Ve bu kitaplar en çok alıntı yapılan, kaynak gösterilen eserlerdendir. Osmanlı, Cumhuriyet, Atatürk ve parlamenter sistemle ilgili o kadar yalan yanlış, hedef saptırıcı propagandalar yapıldı ki, az çok okuyan, aydın-arif sayılabilecek kesimler bile bunların etkisinde kaldı. Örneğin “Atatürk ve cumhuriyet gelene kadar ‘Türk’ diye bir millet yoktu. Padişahlar istediğini asar, keser, halkın parasını çarçur eder, yargı, yürütme, yasama hepsi tek adamdan sorulurdu, Atatürk her şeyi yoktan var etti, bütün bu olumsuzlukların kökünü kuruttu” vs. gibi mesnetsiz iddialara bu iki eseri okumadıysanız muhtemelen siz de inanırsınız. Oysa 1908’den sonra saray ve padişahların yetkileri o kadar sınırlanmıştı ki, “Anayasa, Anayasa Mahkemesi ve AHİM’ kararlarını tanımadığını” defalarca beyan eden bu günün muktediri ve günümüz sarayı ile kıyaslandığında, son dönem Osmanlı padişahları acınacak kadar yetkisizdir. Padişahlar meclisin mutlak denetimi altındadır ve sarayın zorunlu harcamalarına dahi kıt kanaat yetecek kadar bütçe tahsisini de yine hükumet ve meclis yaparken, padişah hükumet ve meclise hiçbir konuda telkinde dahi bulunamazdı. O kadar ki, padişahların başkâtip ve başmabeyincilerinin kimler olacağına, padişahın iç ve dış seyahatlerine de hükumet ve meclis karar verirdi. Son dönem Osmanlı padişahlarının Atatürk ve bu günkü cumhurbaşkanı kadar yetkisi olmadığı gibi, onların iktidar partisine bağlı Büyükşehir belediye başkanları kadar bile dokunulmazlıkları, harcama yetkileri, israfları olmadığı da bu eşsiz eserlerde açıkça görülmektedir. Demokrasi, hukuk-adalet konularında Gülhane Hattı Hümayununun bile gerisine tekrar nasıl dönüş yaptık diye bakacak olursak, İzmir’de Atatürk’e karşı bir suikast hazırlığı ve iç isyanlar bahane edilerek, yasama, yargı ve yürütmenin tekrar iktidarın, yani Atatürk’ün emrine sokulduğunu, rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabi Atatürk, en az Fatih, Yavuz Sultan Selim, Kanuni kadar sorgulanamaz, yargılanamaz, hikmetinden sual olunamaz bir hükümdar olunca da bu güne kadar bütün iktidarlar “Atatürk’ün izinden hiç ayrılmadılar, göründüğü kadarıyla da sonsuza kadar da ayrılmayacaklar!!!” Bana göre eserin can alıcı noktası: Uşaklıgil’in Abdülhamid’in gösteriş ve israfını her yönüyle eleştirmesine, İmparatorluğun artık tamamen çöktüğünü kabul etmesine rağmen aynı bu gün olduğu gibi, başta Uşaklıgil olmak üzere yetişebilen herkesin, devletten, hazineden bir şeyler koparmaya çalışması, devlet kesesinden aylarca, yıllarca Avrupa seyahatlerine çıkmasıdır. Cumhuriyet daha yüz yılını bile doldurmadan, biz enkazı üstüne oturduğumuz Osmanlının akıbetine hızla ilerlerken, başta iktidar sahipleri olmak üzere, gücü yeten herkesin batan gemiden mal kaçırma sevdasına kapılmasıdır. Yakın tarihimizdeki pek çok bilinmeyeni birinci ağızdan ve kaynağından öğrenebilmek için aşağıdaki eserlerin mutlaka okunması, aksi halde bu konularda yeteri kadar bilgiye sahip olmadığımızın bilinmesi gerekir diye düşünüyorum. 1- Halid Ziya Uşaklıgil’in Saray ve Ötesi, 2- Ali Fuat Türkgeldi’nin Görüp İşittiklerim 3- Şevket Süreyya Aydemir’in Suyu Arayan Adam 4- Kemal Tahir’in Esir Şehir Üçlemesi (Esir Şehrin İnsanları- Esir Şehrin Mahpusu-Yol Ayrımı) 5- Atatürk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları Okuyarak kalın.
Saray ve Ötesi
Saray ve ÖtesiHalid Ziya Uşaklıgil · Özgür Yayınları · 2003113 okunma
··
327 görüntüleme
Sebahattin A. okurunun profil resmi
Tebrik ediyorum hocam
ibrahim G. okurunun profil resmi
Guzel bi ozet olmus kaleminize saglik
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.