Gönderi

156 syf.
9/10 puan verdi
Kısa Bir Alegori
Koç bıyıklı, koca omuzlu İSTEMEZÜKlerin koca devin mağarasından def-i pak edilmesinden yıllar sonraydı. Mağarayı ‘İstemezüüük! İstemezüüüük!’ naraları yerine ‘Hürriyeeet! Adaleeet! Eşitlik!! “ naraları çınlatmaya başlamıştı. Devin mağarasını yeni naralarla inleten, toz duman edenler, mağaranın dışına çıkıp etrafta biraz dolaşmış Fitneci Zındıklar idi. İstemezüklerin mağaradan defedilmesinden sonra, istemezükler tarafından deve öfkelenildikçe omuzlanıp yıkılan kazanda; “ Mademki bundan sonra beni omuzlayıp yıkacak koç yiğitler yoktur, bana da bu mağara da artık luzüm yoktur” diyerek terk-i diyar eylemişti. Bu duruma çok içerlenen dev, nerede bulup geldiyse bu kazanın yerine yeni bir kazan buldu. Bu kazan güneş ışığı olmadan fayda etmeyen bir kazan idi. Dev yardımcı Cücelerini başına topladı, kazanın kaynamasını emretti. Altına odunlar atıldı. Kazan kaynamaya başladıkça gün ışığına kavuşmak için bir sağa bir sola sallanmaya başladı. Kazan sallandıkça telaşa kapılan cüceler bir araya toplandılar. Bazısı buna sağdan bir destek kurmalı diyor, diğeri olmaz soldan destek yapmalı, diyordu. Bazısı ise buna odun yetersizdir, diyordu. Biri bir yandan olumlu bir iş yaparken diğeri onun yaptığının tam zıttını yapıyordu. Fitneci Zındıklar da diğer yandan ateşin yansımasında olanları seyretmekte, “bu kazanı yıkalım bu devi de mağaradan kovalım, biz bize yeteriz!” demekteydiler. Bu şaşaalı cümlelere kanan bir takım mağara halkı Fitneci Zındıkların yanında çoktan yerini almış, deve ateş püskürmeye başlamışlardı. Bazen bu yeni grup arasında bir kaynaşma oluyor, grup harekete geçiyor, kazana saldırıyor, kazan bu saldırıyla sallanmasının şiddetini artırırken üstünden taşan sular ile birkaç kişiyi haşlıyor, birkaçını da ezip Hakkın Rahmetine kavuşturuyordu. Dev de oturduğu yerden olan biteni izliyor, Fitneci Zındıkların yaptıklarına öfkeleniyor, bir yandan da “Buranın tek hakimi benim. Bırakın Kazan kaynasın, zamanla ritmini bulacaktır.” diyordu. Kazan bu mağara için çok önemliydi. Mağaranın aydınlığı, yiyeceği, içeceği, huzuru her şeyiydi. Yıllarca, yüzyıllarca eski kazan kaynamış mağaraya huzur ve sukünet getirmişti. Kazanın sukut içinde kaynadığı dönemlerde koca Dev İstemezüklerden çekinir, cücelere danışır, itimat ederdi. Eski dönemki Cücelerde yenilerden farklıydı. Şimdikiler gibi Devin her emrini koşulsuz, şartsız yerine getirmezler, yeri geldiğinde kazanın kaynaması için altına odun diye kendilerini atarlar, yeri geldiğinde kazanın içine atlarlar, yeri geldiğinde İstemezüklerle bir olup devi koltuğundan ederlerdi. Bir gün kazan kendi kendine devrildi. Kazanın devrilmesiyle mağaranın içini bir telaş kapladı. Bu temaşada koca bir kaya gelip mağaranın kapısının kapattı. Devin mağarası koca bir karanlığa gömüldü. Oysa yeni kazanın huzur ve sükûnet getirmesi için tek ihtiyaç gün ışığında altına odun atılmasıydı. Kısa hikayemiz burada biter. Kısa hikayemizi bitirdiğimize göre kitaba geçebiliriz. Kitap ikinci dünya harbi esnasında yaşamış Behçet Bey ile başlar. Behçet Bey’in zihninden geçmişe, onun tanıdığı bildiği insanlara geçer. Hepsi geçmişte yaşamış insanlardır. Behçet Bey’in Babası İsmail Molla ve kayınpederi Ata molla Tanzimat dönemi bürokratlarındandır. Roman genelde bu dönemde geçer. AHT’nin zaman, mekan olgusu bu romanda da Nirvana yapar. Hatta denebilir ki bu roman AHT’nin takıntısı zaman olgusu açısından bu roman bir baş yapıttır. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Mahur Beste
Mahur BesteAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20196,5bin okunma
··
137 görüntüleme
Abdurrahim Kara okurunun profil resmi
Tanpınar'ın üslubu ile; Zaman denen uçsuz bucaksız zerrenin içerisindeki şu kıymeti harbiyesi olmayan pazar gecesinde vuku bulan tesadüfe nasıl nazar etmeli :)
İbrahim okurunun profil resmi
AHT bu nerede olsa tanırım. Devamı gelecek... :)))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.