Bazen omzuma tırmanırdı kedi arkamda bir yere
dikerdi altın bakışlarını işte o zaman öte yandan
bir yansımanın bana yaklaştığını duyardım
onulmaz dedikleri bir özlem gibi
Sonra başka zamanlar aşağı kattaki salondan piyano
dersi duyulduğunda alnım cama dayalı uzaktaki
odun istiflerine bakardım bir beyaz kuş sağanağı
boşanırdı dalgakırana ve sise dönüşürdü
Bilinmez içimdeki aldatılmış insanla ben nasıl
yaşardık birlikte ama belki
Rüzgâr duymuştu uzak bir Mayıs'ta yakınmamı
öyle ya; bir iki kez Yetkinlik belirivermişti
gözlerimin önünde ve sonra yeniden hiçlik
Türküsü duyulmadan önceki bir kuş gibi batan
güneşin kızıllığında kaybolup giden