Martılar ki sokak çocuğudur denizin...
Doğma büyüme deniz çocuğu olduğum için varlığını ve özelliklerini iyi bildiğim sevdiğim ve saydığım bir kuş türüdür martılar...daha dün iş yerimde denizi izlerken bir tanesi pat diye düştü önüme Jonathan gibi.Panikle yanına koştum.Bilinci açıktı ve çırpınıyordu.Ne olduğunu anlamak için parmaklarımla gagasını kitleyip kontrol etmeye başladım.İlk kez bir martıya dokunuyordum ve gerçekten tavuk döner olabilecek kıvamda iri bir martıydı.En önemli silahı perdeli ayakları ve gagasıdır.Ayrıca martılar ağızdan çiftleşen hayvanlardır.Ve ölümlerinin en büyük sebebi obur boğazlarından ve tek dertleri karınlarını doyurmak olduğundan yuttukları plastik parçalardır.Suçlu tabi ki hem martıların hem kendilerinin yaşam alanlarını kirleten biz insanoğulları!Balıkçı kuşu simit ve ekmeğe alıştıran da biz insanoğlu :)
Kaptan bir arkadaşımdan açık denizdeki martıların aç kaldıklarında gemideki insanlara saldırdığını ve ilk saldırdıkları yerin ise gözler olduğunu dinlemiştim.Kamikaze dalışı yaparak saniyede gözü alıp kaçıyorlar demişti.Bunu unutmadığım için yaralı kuşa temkinli yaklaşıp 2-3 kişiden daha yardım istedim ve en nihayetinde martının bacağına sarılmış bir misina ve 3 adet çengel buldum.Başarılı bir operasyonla iplerden ve çengelden kurtardık ve özgürlüğüne saldık.Şimdi düşünüyorum da dünkü martı sıradan bir sürünün martısıydı.Tek derdi karnını doyurmak olan sıradan bir martı.Öyle ki balıkçının denize attığı oltanın ucundaki yeme bile saldırmış ve misinaya dolanmıştı.Ekmek aslanın ağzında değil yiğidim,oltanın ucunda!
Fabl eserlerin (Kahramanları çoklukla hayvanlardan seçilen, sonunda ders verme amacı güden öyküler) öncüsü ve çocukluk kahramanımız Jean de La Fontaine'i hatırladım kitap boyunca.Bu fabl öykünün de tarzı ''kızım sana söylüyorum,gelinim sen anla'' modunda.Sürü psikolojisinden ayrılmak,hür ve özgür bireyler olduğumuzun farkına varmak ve bu yolda sadece düşünmek değil,eyleme geçmek.E bildiğimiz ama ne yazık ki çoğumuzun uygulamaya gagası yemeyen hikayeler bunlar.Çünkü yazarın da dediği gibi; ''Dünyada en zor şey bir kuşu (yani seni) özgür olduğuna ikna etmektir''
Sınırsız özgürlüğünüzün,öğrenme merakınızın,azim ve hırsınızın azalmaması dileklerimle.