Gönderi

Size kendi yokoluşumu anlatacağım. Bunu doğal yollardan yapabilmem için ilk kez yapıyor olmam gerekiyordu. Ama ben kuyuya uzun yolların sonunda mutlaka düşüyorum. Tekrar düşmek ve yeniden yola koyulmak olarak sürdürüyorum yaşamımı. Bu hiçlikten daha yorucu, uğraştırıcı. Kan kusmak değil, kustuğun kanı yutmak ve yine kusmak ardından yine yutmak. Eğer bilmeseydim gerçek yaşamın nasıl bir tat olduğunu yokluğuma üzülmez, düştüğüm çukurun geniş bir alan olduğuna ikna edebilirdim kendimi. ama bilmiyorum, var mı benim durumuma düşen; benim avuntum kendimi zaman zaman kandırışım bile bulunduğum çukuru geniş bir alan yerine dar da olsa bir yolda yürümek olduğuna kendimi ikna etmek oluyor. Ben bunu neye yazıyorum, kimlere söz ediyorum? Kendine giden yolu anlatan şiirleri allayıp pullayıp paylaşıyorum, bi yerlere notlar alıyorum. Ama yalnız kalmaya, buraları bırakmaya cesaretim mi var? Bir bunalımın tam ortasındayım. Kendi sesimi bedenimle birlikte yürütemiyorum, ifadelerimi kaybediyorum, yaptığım şeylere tutkumu katamıyorum. Canlı değilim, her şey önceden hazırlanmış, anın içinde duyularımla birlikte varolamiyorum. Kendimi hissetmiyorum. Bunu bana bunca dayanılmaz yapan daha önce kendime olan sevgimdi. Onu kaybettim. Onu bulduğma en çok inandığım zamanlarda başkasının bana olan sevgisiyle değiş ettim. Beni rahatlatacak bir şey yok şuan. Kabuğuma çekileyim diyorum, ama bu ne kadar mümkün olabilir?bir gün tepki vermek zorunda kalırsın. Bergmanin şu meşhur filmi geliyor hatrıma. Bu yazıyı yazıyor olmanın, bir filmin bana dokunan tarafını görmüş olmanın bile beni mutlu ediyor olması yetiyor acıyı bir yanılsama içinde dindirmeye. Bu zavallı egom, bu varolmak istemeyi bile başkalarına bir vergi olarak arzulayan egomun da çok iyi dediği gibi insanlara bağlılık, var görünmenin başkalarınca sevilir tarafını istiyor. Kendi içimdeki her parça sanki benden o kadar nefret ediyor ki, benim durulanmam için durmadan dışarıdan su taşıyor. İçimdeki her dilim beni bir parça görülmek için insan topluluklarına çekiştiriyor. İçime sahici olmayan bir mutluluk doldurup beni bir çift gözlere hapis ediyor. Sevgi dileniyor ve hatta dilenmeye de öylesine çekiniyor ki türlü türlü oyunlar kuruyor. Çok sevilmek için, kutlanmak için, bir parça değer için var gücüyle savaşıyor. Fotoğraflara poz vermeyi reddediyor, bunu kendini sevdiği için yaptığını söylerken herkesten en farklı resmi taşımasının da bir sevgi ihtiyacı olduğunu inkar ediyor. Başka farklı görünümlü dilencilerin bir parça dikkatini çekmek için yaptığından söz bile ettirmiyor. Şimdi ne yapmalı? O giysileri hiç çıkarmamış birinin sorusu değil bu, o giysiyi çıkarmış olmak için çıkaran birinin sorusu? Önce doğan sonra kendini yeniden öldüren birinin sorusu? Hiçbir zaman cevap bulamıyorum, benim içimde milyonlarca egocuk olduğundan belki, kendin için olmak, bir sokağa ve kalabalığa yalnızlığını sol cebinde taşıyarak katılmak gerçekten mümkün olduğuna bir türlü inanamıyorum- bu dünyanın suyunu kana kana içmek mümkün mü?
··
22 views
Ma'dûmât okurunun profil resmi
Ah nevro, seni anlıyorum. Fakat bu durumun içinden insan ancak ahlaki prensiplerin içinden burhana ulaşarak bir şeyler gerçekleştirebilir. Ego belasına karşı biraz değil çok dikkatli olmak gerekir. Herkes gini olmaya çalışarak içinde ki senin sesini asla kesemezsin.. insan her zaman kendi olması, kendisini tanıması için yaşamalı.. taklitten artık kopmalıyız..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.