Gönderi

Ruslar Evine Dönsün!!!
İstanbul gazeteleri de, halkın ahlakını bozdukları, Türkiye’ye, iktidarına ve yeni yapılan reformlara düşmanlık besledikleri, gösterilen konukseverliğe nankörlük yaptıkları ve hatta mültecilerin Türkiye’de yeniden saltanatı kurmaya çalıştıkları gibi ipe sapa gelmez iddialarla mültecileri suçlamaya başlarlar Ancak gazetelerin bu tutumunun bütün ülkede geçerli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bağımsız gazeteler tamamen başka tavır içindeydiler örneğin “İkdam” gazetesinin yayın yönetmeni Ahmet Cevdet, bir yazısında Türklerin Rus mültecilere gerçek bakışım şöyle yazmıştı: “Yabancı bir ülkede yaşamak zorunda kalmak kadar ıstırap ve acı veren başka bir şey yoktur. Beyaz Rusların kaderi böyle. Kader onları başka ülkelere dağıttı. Bazıları da ülkemize geldi. Şimdilerde sayıları yaklaşık üç bin kadar. Şimdi ülkemizi terk etmelerini istiyoruz. Neden ve hangi gerekçeyle, anlamıyorum ve anlamak da istemiyorum. Rusların arasında birçok bilim ve sanat adamı var. Aralarında çeşitli alanlarda yetişmiş uzmanlar var. Rus bilim adamlarının Türkçenin öğretilmesi konusundaki katkılarını hangimiz yok sayabiliriz? Türkiye konulu araştırma sonuçlarını da aynı Rus bilim adamlarından öğreniyoruz. Kendimiz bu Türk köylerine hiçbir zaman gitmedik ve bu köşeleri hiç araştırmadık. Rus edebiyatı, Rus tiyatrosu, operası ve müziğinin ulaştığı [...] mükemmellik seviyesi herkesin zihnindedir.[...] Bütün bunların yanı sıra teknik adamlar, mühendisler, bilim adamları, sanatçılar hepsi yanımızdaydı ama biz onların değerini bilemedik. Eğer onları burada tutabilseydik, Halk Eğitim Bakanlığımız, küçük giderler karşılığı muazzam bir bilim ve sanat ordusuna sahip olurdu. [...] İki-üç bin kişi ne ki? Ne maddi anlamda ne de politik anlamda bu azınlığın bize hiçbir zararı dokunamaz. Tam tersine, insanların eğitim ve öğretiminde bize büyük faydalar sağlarlar.” Ahmet Cevdet daha sonra geleneksel Türk konukseverliğinden bahseder ve merhamet gösterilmesini ister. Rus kadın mültecilerden derin bir saygıyla bahseder. Hastanedeyken gönüllü Rus hemşirelerin “sanki ibadet ediyorlarmış gibi” “işlerini mükemmellikle” yaptıklarını anlatır. Yazar, son söz olarak “yararlı Rus mültecilerin” sürekli olarak kalmalarına izin verilmesi çağrısı yapar. “Beyaz Rusların” kalış süresi (büyük olasılıkla Milletler Cemiyeti temsilcisinin çabalarıyla) altı ay, yani 6 Eylül 1927’den 6 Şubat 1928’e kadar uzatılır. Bu sorun, Türk gazetelerinin ilk sayfalarında tartışılır.
Sayfa 277 - Tarihçi Kitabevi, 2015 Çev: Uğur BükeKitabı okudu
·
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.