Gönderi

112 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 20 hours
Bir bahar günü. Hava güzel. Bir anne omzunda kızı diğer kızının da elinden tutmuş yürüyor. Yanında babalarıyla birlikte. Kızların biri bir yaşında var veya yok. Diğeri üç veya dört yaşında. Altı yaşlarında olan üçüncü kız hoplayıp zıplayarak yürüyor yanlarında. Bir de dördüncü bir çocuk daha var. Yedi yaşlarında.. Zayıf, çelimsiz bir oğlan. Toplamda altı kişiler. Yürüyorlar bir bahar günü. Oğlan birden yere çöküyor. Sitem ediyor annesine. Yürüyemiyor çocuk. Anneden önce baba devreye giriyor. Baba sinirli. Kendinden sonra üç kız doğmuş diye çocuğa kinli zaten baba, bir de yürümüyorum demez mi? Bağırıyor baba. Çocuk halsiz. Yerinden kıpırdayamıyor. Baba agresif. Yapıştırıyor okkalı bir küfür. Çocuk hala yerinde. Yürümek istiyor. Ama bacaklarında derman yok. Babasının susması için bile olsa kalkıp koşmak istiyor. Fakat dizleri dinlemiyor. Ah ne olurdu şimdi kalkıp koşabilseydi. Dizleri ona direnmeseydi.. Ne olurdu sanki. Anne dayanamıyor. Devreye giriyor kendisi. Oğlu sonuçta.. Korumaya çalışıyorsa da ne yapabilir ki? Yalvar yakar kaldırıyor çocuğu yerden. Dizlerindeki acıdan geberecek gibi olsa da zorluyor oğlan kendini. Yürüyorlar en nihayetinde. Ama anne peşini bırakmıyor işin. Babaya doktor diyor. Baba işe gidecek, oralı olmuyor bile. Oysa kardeşinin çocuklarını veya diğer çocuklarından birine bir şey olsa işi gücü bırakıp koşuyor. Ama bu uğursuz oğlan için kendini yormak istemiyor. Sevmiyor onu çünkü. Neden ondan sonra üç kız doğdu, diye. Ayrıca çelimsiz ve sıska bir şey. Geberip gitse ya.. Belki baba da kurtulmuş olur. Ama geberip gitmiyor. Nasıl bir inatla yaşama tutunmuşsa.. Oysa oğlan dahi ölmek istiyor. Baba bunu bilmiyor tabi.. Kimse bilmiyor çocuğun beş yaşından beri ölmek istediğini ve başarısız bir intihar girişiminde bulunduğunu.. Anne işin peşini bırakmıyor. Kendi babasına yalvarıyor. Çocukları olmasa belki kendi götürürdü ama çocuklarını nasıl bırakabilirdi ki? Hem evin işleri vardı. Baba eve gelince yemek isterdi. Onu yemeksiz koymak olmazdı. Hem de ne için? İstenmeyen bu uğursuz ve çelimsiz oğlan yüzünden mi? Bunu nasıl anlatabilirdi? Vazgeçti. Dede merhametli. Belki de sadece kızını sevdiğinden kabul ediyor bu sıska ve çelimsiz oğlanı doktora götürmeye.. Devlet hastanesine yeni bir doktor gelmiş. Deli.. Deli Ahmet diyorlar doktora.. Kimse sevmiyor onu. Niye? Mis gibi doktor olmuş adam işte. Fakat sevmiyor halk onu. Niye onların istediği renkli ve tatlı ilaçlardan vermiyor diye. Kendi işine halkın burnunu sokmasını istemiyor ya, kimse sevmiyor bundan dolayı. Burnunu sokanları tersliyor diye adını "Deli"ye çıkarmışlar. İşte çelimsiz oğlan ve dede bu deliye gidiyorlar. Dede, oğlanın dizlerinin ağrıdığını söylüyor Deli Ahmet'e. Deli Ahmet köpürüyor hemen. "Hasta sen misin ulan" , "Yoksa doktor mu kesilsin başımıza" diye. Dede, oğlanın dizlerinden şikayet ettiğini dile getiriyor. Doktor sakinleşiyor hemen. Hasta diyorsa doğrudur. Muayene vs.. İlaç veriyor oğlana.. İyileşiyor oğlan. Yürüyebiliyor. Fakat ne zaman ki soğukta fazla kalırsa hala sızlıyor dizleri oğlanın. On yedi yıl sonra bile.. Hâlâ sızlıyor dizleri.. İşte o çelimsiz ve sıska oğlan çocuğu benim. Mevsim kış ve soğukta çok bekleyince hala dizlerim sızlıyor.. Peki, şimdi gelelim bunları anlatma sebebime.. Neden bu anıyı paylaştım ki durup dururken? Kitabı okuyanlar anlamıştır hemen. Çünkü romanın karakteri olan oğlan çocuğu dizlerinden hasta.. Peyami Safa, burada bir hastanın psikolojisini öylesine etkili vermiş ki, henüz kitabın ilk sayfalarında dizlerimin sızladığını hissettim. O acıyı tasviri öyle gerçekçi ki, on yedi yıl önceki acılarımı duydum dün akşam. Ölüm gibiydi. Bu kadar başarılı anlattığına göre kendisi de bu acıyı çekmiş olmalı diye tahminde bulunuyorum. Sonra öğreniyorum ki kendisinin de dirseklerinden sızısı varmış. Anlaşılmıştı nasıl bu kadar etkili bir acı tasviri yaptığı... Psikolojik tahlillerini o kadar başarılı buldum ki, Zweig'i anımsadım birden. Psikolojik tahlillerde son derece başarılı bir yazar Zweig. Sonra Safa'nın bu konuda Zweig ile kapışabilecek derecede iyi olduğunu fark ettim. Gerçekten de muhteşem bir yazar. Okunmalı.. Okutulmalı..
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022102.9k okunma
·
7 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.