KARACOĞLAN ÜZERİNE DÖNE DÖNE BİR İNCELEMEBelki de aynı toprağın, aynı obanın, aynı kültürün insanı olmamızdandır. Şiiri çok severim ama Karacoğlan ile Dadaloğlu’nun şiirlerini bir ayrı severim.
Bu iki ozanımız ile ilgili ne kadar makale, araştırma, derleme kitap bulursam okumdan edemem. Ali Rıza Yalgın, Mustafa Necati Karaer, Müjgân Cumbur ve Cahit Özttelli Karacoğlan ile ilgili en iyi, en doğru derlemeleri yapmışlardı ama bu araştırmacılar bu ozanların, kültürünü, yaşam tarzını, lehçesini bilmediklerinden çok basit ve bariz hatalara düşmüşlerdi.
Örneğin Öztelli: sadece Karacoğlan’da görülen “Hirene, Hezele, Farımaz, Mestine” gibi kelimelerin bir anlamı olmadığını, bunların Karacoğlan tarafından uyak için uydurulmuş kelimeler olduğunu söylüyordu.
Oysa bu kelimelerin elbette anlamı vardı ama Öztelli bundan habersizdi.
Bu hataları da ancak kendisi de bu ozanlar gibi Toroslarda yaşayan bir Türkmen düzeltebilirdi.
Karacoğlan üzerine yazılmış eserleri araştırırken, bir sahafta tesadüfen Ali Ozanemre’nin “Döne Döne Karacoğlan” kitabıyla karşılaştım.
Ozanemre’de Karacoğlan gibi bir Farsak Türkmeni, öğretmen emeklisi ve avukattı. Her Türkmen gibi, o da biraz ozan ve gönül insanıydı.
Ozanemre ‘Karacoğlan hakkında artık derleme yapmanın anlamı kalmadığını, önemli olanın bu ozanımıza yakıştırılan ama asla ona ait olmayan şiirlerin, Karacoğlan şiirleri arasından ayıklanması ve basit dil yanlışlarının düzeltilmesi’ yönünde bir çalışma yapmıştı.
Çalışmasına da Cumbur ile Öztelli’nin derlemelerini esas almış ve onların kitaplarında yer alan şiirlerde düzeltmeler yapmış, bu düzeltmeleri neden yaptığını da uzun uzun izah etmiş. Fakat Ozanemre bu iki derlemecinin kitaplarındaki yaklaşık 200 şiiri ele almış, kalan 200 şiirde bir düzeltme yapmadığı gibi bunun sebebini de açıklamamış.
Acaba incelmeye tabi tutmadığı şiirleri Karacolan’a ait görmediği için mi yoksa bunlarda bir hata bulamadığından mı bunları incelememişti?
Eserde bu konuda bir açıklık olmaması elbette önemli bir eksiklik olsa da özellikle Karacoğlan kültürüyle yetişmeyenler şayet bu ozanımızı tam olarak anlamak istiyorlarsa Ozanemre’nin bu çalışmasını mutlaka okumalılar.
Ozanemre’nin kitabının ön incelemesini yaptıktan sonra en merak ettiğim konu ise Karacoğlan’ın açık ara en sevdiğim ve en anlamlı bulunduğum aşağıdaki şiirinin son kıtasında nasıl bir değişikliğe gittiği oldu fakat heyhat, Sayın Ozanemre bu şiirde bir hata ve noksan görememişti.
Oysa şiirin son kıtası ilk satır son kelimesinin “geline” olması mümkün değil.
Nereden anlıyoruz bunu?..
Elbette şiirin bundan sonra devam eden satırlarından ve şirin genelinden anlıyoruz.
Ozan bu şiirinde doğumundan ölümüne kadar olan kendi hayatını ve çektiği çileleri, zorlukları, acıları anlatıyor ve son kıtada da bu dünyadan kendisi gibi geçip giden, kara toprak olan milyarların kimlerden oluştuğunu, onların başına ne gibi işler geldiğini merak ediyor. Bu sebeple de “Sual eylen bizden evvel gelene” diyor.
O sual edilecek kişinin mezarından kalkmış bir ölü olduğu aşikâr. Ve o sual edilecek kişinin de “Karacoğlan der ki bakın geline” dizesindeki şahıs olduğu da kesin. Böyle olduğuna göre ozanın “Karacoğlan der ki bakın geline” dediği mezarından kalkmış meçhul şahıs kesinlikle bir gelin olmamalı.
Zira şiirde gelinle ilgili bir durum yok. Artık gözlerimin yaşı kurumaz, hükmu yürümez, güzellere beylikten azledilmiş bir ozanın ne işi olur gelinle? Kaldı ki, şiirde baştan sona gelinlik bir durum yokken Karacaoğlan neden öncesi ve sonrası olmayan bir gelin çıkarsın ortaya ve “Karacoğlan der ki bakın geline” desin?
Peki, bu ilk dizenin sonu “geline” değilse nedir? Elbette “gelene”dir.
Şiirin devamından anlıyoruz ki ozan bu şiirini söylerken kim olduğu seçilemeyecek kadar uzaktan bir kişi beliriyor ve Karacoğlan buna dikkat çekerek ““Karacoğlan der ki bakın gelene” deyip sazını çalmaya devam ederken o meçhul şahısta nihayet yaklaşıyor ve artık onun tarih öncesi kavimlerden bir fert olduğu her halinden bellidir.
İşte o zaman ozan: Sual eylen bizden evvel gelene / Kim var imiş biz burada yoğ iken” diyor. Karacoğlan burada “Sual eylen bizden evveli bilene” demiş olabilir mi? Olabilir veya olamaz. Bu benim için haddimi aşmak olur.
İşte bu sebeple “Ozanemre bu şiirin son kıtasının ilk dize, son kelimesini ‘gelene’ şeklinde düzeltir, fakat aynı kıt'adaki ikinci ‘gelene’ kelimesinin yerine ne koyar acaba?” diye düşünmüştüm lakin hayla kırıklığına uğradım.
Artık umudum bu eserin yeni baskıları, olmazsa da yeni araştırmacılarda olacak.
Şiirle ve okuyarak kalın.
ŞU YALAN DÜNYAYA GELDİM GELELİ
Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim ağuları, sağ iken
Kahpe felek vermez benim muradım
Viran oldum, mor sümbüllü bağ iken
Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala karlı dağ iken
Farımaz da deli gönlüm farımaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Bundan geri benim hükmüm yürümez
Azil oldum güzellere bey iken
Karacoğlan der ki bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada yoğ iken