Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tifo hastalığı şöyle ortaya çıkar:
İnsan kendinde ruhsal bir bezginlik hisseder ve bu durum gittikçe artarak nedeni belli olmayan bir umutsuzluğa dönüşür. Aynı anda vücudunda bir yorgunluk başlar ve yalnızca kaslar ve lifler değil, iç or- ganlarının tümü işlevini yitirir. Her şeyden önce bir iştahsızlık başlar, mide hiçbir şeyi kabul etmez ve hasta fiziksel bir yorgunluk ve bulantı duyar. Ağır bir uyku hali başlar, fakat duyulan aşırı yorgunluğa rağmen uyuyamaz, huzursuz, endişeli ve sıkıntılı bir ruh hali içinde gidip gelir. Beyin çatlayacakmış gibi zonklar, sisle çevrelenmiş ve baş dönmesiyle sarsılmış gibi uyuşuk ve tutuktur. Bütün vücudunda belirsiz bir ağrı vardır. Zaman zaman ve hiçbir neden olmadan burun kanaması olur. Bunlar hastalığın ilk evresidir. Sonra titreme nöbetleri, başlar, hastanın bütün bedeni zangır zangır titrer ve dişleri birbirine çarpar. Bu durum ateşin başlayacağının ve hızla yükseleceğinin göstergesidir. Göğüs ve karın bölgesinde mercimek büyüklüğünde kırmızı lekeler oluşur, parmakla bastırıldı- ğında kaybolan, ancak hemen sonra yeniden ortaya çıkan kırmızı kırmızı lekeler görülür. Nabız hızlı hızlı atmaya başlar ve atışlar dakikada yüze fırlar. İlk hafta böyle geçer ve hastanın ateşi kırk derecede sey- reder. İkinci, haftada hasta başındaki ve vücudundaki ağrılardan kurtulur, fakat buna karşılık baş dönmesi dayanılmaz ölçüde artar ve kulaklarda öyle bir uğultu başlar ki, hasta hiçbir şeyi duyamaz olur. Yüz ifadesi bütünüyle anlamını yitirir ve ağız kapanmamaya başlar, bakışlar donuklaşır ve ilgisini yitirir. Bilinç kaybolmuştur ve hasta sürekli bir uyku halindedir. Sık sık kendini kaybeder, ama gerçek bir uyku uyuyamaz. Hastanın odasından sayıklamalar duyulur ve hasta kendi kendine konuşur ve hayaller kurar. Bitkinliği ve çaresizliği son haddine ulaşır ve hastanın hali tiksinti uyandırmaya başlar. Dişleri, dişetleri ve dili solumasını zorlaştıran kapkara bir sıvıyla kaplanır. Gazdan şişmiş karnıyla hiç kımıldayamadan sırtüstü yatar. Yatağa iyice gömülmüş ve bacaklarını açmıştır. Bütün organları hızlı, kovalarcasına ve yüzeysel çalışır, soluk alışları sıklaşır ve nabız atışları dakikada yüz yirmiye fırlar. Gözkapakları yarı açıktır ve yanakları ilk günlerinin kırmızılığını yitirmiş, ancak mavimsi bir renk almıştır. Göğüs ve karındaki mercimek büyüklüğündeki kırmızı lekeler çoğalır. Ateş kırk bire yükselir. Üçüncü haftada hastalığın şiddeti zirveye ulaşır. Yüksek sesle sayıklamalar bitmiştir ve hiç kimse hastanın zihninin bomboş bir geceye mi daldığını ya da bedeninden ayrılarak herhangi bir sesin ya, da be- lirtinin görülmediği uzak, derin ve sessiz düşlerde mi dolaştığını söyleyemez. Beden bütün duyularını yitirir. İşte bu an karar verme anıdır... Tifonun üçüncü ve en tehlikeli dönemi kendisini şöyle belli eder: Hasta yüksek ateşle bilincini kaybedip kâbuslar görmeye başladığında, yaşam son derece canlı ve anlaşılır bir sesle onu geri çağırır. Bu ses, kendisini gölgeye, serinliğe ve huzura götüren bir yolda, yabancı ve sıcak bir yolda yürüyen bir ruha bütün sertliği ve canlılığıyla ulaşacaktır. İnsan çok gerilerde bıraktığı ve unuttuğu yerlerden kendisine ulaşan ve geri dönmesi için uyaran bu berrak, canlı ve biraz da alaylı sesi duyacaktır. Yaşamın o alaycı, renkli ve acımasız çarkına karşı içinde bir sevgi, bir bağlılık, yeni bir enerji ve sorumluluklarını yerine getirememiş olmanın derin utancı gibi bir şey hissederse, o yabancı ve sıcak patika yollarda ne kadar ilerlerse ilerlesin, geriye dönecek ve yaşamaya devam edecektir, Fakat kendisini yaşama geri çağıran bu ses karşısında kapıldığı korku ve duyduğu tiksintiden irkilir ve bu çağ- rının, bu berrak ve canlı sesin etkisiyle başını sallar, savunma amacıyla ellerini geriye uzatır ve kaçıp kurtulması için önünde açılan yolda yürümeye devam ederse... bunun anlamı çok açıktır: Ölecektir.
··
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.