Gönderi

432 syf.
9/10 puan verdi
"..ÇÜRÜMEK DE YAŞAMAKTIR.."
BEN MOLLOY. Yazmalıyım.. Kelimeleri arka arkaya sıralayıp içlerini kendimle doldurabilirim. Aslında doluluk ne, bunun da bir ölçüsü yok. Anlayabildiklerim mi, anlatabildiklerim mi? Bu konuyu kapatalım. Ya kalemin kağıt üzerindeki sesinde bulduklarım? Bulmak kaybetmek kadar sıradan benim için. ( O kadar sıradan mı gerçekten?..) Bilmiyorum. "NE ANLAMA GELİYOR ACABA ŞU SÖYLEDİKLERİM?" Bir şeylerin derinliğinde boğulduğumu farkettiğim zaman, beni o çukurdan çıkaran, herkesinki kadar sıradan bir bedenin çevremi kuşatan varlığı oluyor. Yokluğu mu desem..Ama ne önemi var ki bunun. Söyleyebilirim ama söylemeyeceğim.. Yazmalıyım, yazmam lazım biliyorum. Peki yazmak için ne bekliyorum? Bilmiyorum. "İNSAN DOĞASI MUHTEŞEM BİR ŞEY!" Benden kopan her şey yavaş yavaş ölüyor olsa da beni 'yok'a çevirmiyor. Unutuyorum belki ama fazlasıyla anlıyorum. Ama ben o değilim. Çok fazla onun gibiyim ama o değilim. Onun da kendimin de öylesine yabancısıyım ki..kim olduğumu unutuyorum. İçimde iki 'soytarı' var. Biri susan, diğeri düşleyen. Biri hatırlayan, diğeri unutan. Biri hareket eden, diğeri sadece yerinde duran. Yaşlandım. Yarışın sonundayım. Kazandım mı bilmiyorum. Karanlık iyice çoğaldı etrafımda. Herkes can sıkıcı ve tatsız. Çünkü buradayım, çünkü hep büyük günahlar işledim. "..AŞTIĞIM UZAKLIKLAR GİTTİKÇE KISALIYOR.." diyebilirdim ama demedim. Boşuna yordum kafamı.. Çok fazla sorum var. Çok fazla da yanıtım. Ama hepsi bulanık. Konuşmalarım garip, duruşum anlamsız.. Belki de sen..bisikletimle çarptığım köpeksin, ya da rastladığım şu genç yaşlı adam. Ya da annem. Seni arıyorum belki de.. ................. Hissiz bir ağırlık, derin bir boşluk, ürkütmeyen bir düşüş, dağınık bir hatırlayış, toptan bir unutuş, yoklukla, acizlikle, tükenmişlikle ve bitişle varlığın bir tür ispatı. Hiç susmadan konuşan biri. Anlatacak çok şeyi var gibi. Anlatacak hiçbir şeyi yok gibi. Rahatladığını hissettiğiniz kadar dibe vurduğunu da hissedeceksiniz. Okurken, ben mi gerçeğim sen mi, dedirten satırlar, baştan sona her şeyi sorgulatıyor. İki parçalık monolog bir anlatıdan oluşuyor. İlk kısımda anlatıcı Molloy. İkinci kısımda ise Moran, Jaques Moran. Bu iki kısımda mahiyetini tam olarak çözemediğim bir bağlantı hissettim. Yer yer koptuğumu düşünerek cümleleri başa aldım. Çünkü bence bu iki bölümün sıralaması böyle olmamalıydı. Her şeye rağmen bu kadar yoğun bir hiçliği ve bu kadar tuhaf bir acıyı ilk defa bu kitapta yaşadım. MALONE ÖLÜYOR Etrafında sesler ve insanlar azalan, gördükleri ve duydukları sınırlanan, beden denen elbiseyle kuşatılmış, kendi deyimiyle "tatsız " ve hasta bir ihtiyarın ölümü bekleyiş hikayesi. Boşluktan yükselip karanlığa gömülen bir "hiç" in hikayesi. Tam, olmamanın eşiğine gelmişken, kabuk değiştirir gibi bambaşka biri olmanın; yaşatmaktan yaşamaya, başarmaktan başaramamaya, sahip olmaktan kaybetmeye, her şeyi geride bırakıp sessiz sedasız ölümü beklemenin hikayesi. "HİÇBİR ŞEYE DOKUNMAYACAK EVET, HİÇBİR ŞEYE DOKUNMAYACAK HİÇBİR ŞEYE HİÇBİR ŞEYE BİR DAHA.." ADLANDIRILAMAYAN Üçlemenin son kitabı, üçüncü bölümü. Tutarsızlığın baş yapıtı. Arka arkaya sıraladığı iki cümlede bile tam zıt ifadelerle süslenen, mekânsız, zamansız ve konusuz bir monolog. Ne konu hakkında ne de anlatıcı hakkında fikriniz netleşiyor. Asıl tuhafı, bu durumda bile, hiçbir şey ifade etmemesi gereken satırlar, yüksek perdeden sesler gibi, kulaklarınızı dolduruyor. Olay örgüsü aramıyorsunuz. Aslında olmasına da gerek yok. Zaten aramadığınız ne varsa gelip sizi buluyor okudukça. O, " ..hayır, tam olarak böyle değil.." dedikçe, "..evet, tam olarak da öyle.." dedim durdum okurken. Fakat susmuyor. HİÇ SUSMUYOR! Aniden Molloy çıkıyor sahneye, Moleno çıkıyor, Murphy çıkıyor. Hepsi aynı kişi sanki..ya da öyle değil, bir cismin farklı aynalardaki gölgeleri gibi. O ve yarattıklarıyla aynı cismin. Ve Samuel Beckett. Deneysel edebiyatın öncülerinden. İlk postmodernistlerden. Modernizmin bir adım ilerisinde, okuduklarımızı zihnimizde tekrar doğurmamızı sağlayan, zaman ve mekandan bağımsızdır onun yazdıkları. Bir tür, görünenin ötesini görme biçimidir. Kimse hiçliği ve anlamsızlığı onun kadar iyi anlatamazdı eminim. Çünkü başı ya da sonu olmayan bağlantısız metinler bunlar. Sıradan bir okumanın dışına çıkmanız için zorluyor sizi. Başka türlü sıkılmamanız mümkün değil. Karakterlerin hepsi sıradışı ve anti kahraman. Çoğunluğu fiziksel ya da ruhsal olarak sakat. Yalnızlar, tuhaflar, tenha mekanlarda yaşıyorlar. Yani hiçbir şey, bildiğin gibi değil. :) Bilinç dışında her şeyi dışarıda bırakan müthiş bir şölendi. Ve son kısım zirve noktası. Bu kitap hakkında ASLINDA ANLATACAK ÇOK ŞEY VAR. ASLINDA ANLATACAK HİÇBİR ŞEY YOK.. Keyifli okumalar..:)
Üçleme
ÜçlemeSamuel Beckett · Ayrıntı Yayınları · 2011149 okunma
··1 quotes·
286 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.