Merleau-Ponty'nin La prose du monde'da (Dünyanın Düzyazısı) belirttiği gibi, aynaların getirdiği zorluk, çok fazla şey
göstermeleridir. Normal yaşam akışı içinde bedenimi aynada gördüğüm gibi görmem. Bedenim, aynada olduğu gibi bakışıma açık bir nesne değildir; bakan, hisseden, hareket edendir. Benim açımdan dünya, onu gördüğüm için değil, onun bir parçası olduğum için vardır.
Normal yaşam akışı içinde, bakmam, yalnızca görürüm. Ama görme alanımı çevreleyen bir çerçeve varsa, alanla ilişkim
değişir. O çerçevenin içinde olan şeyler hemen beni yakalar, incelenmeyi ister. Aynı zamanda, çerçevenin içinde olan şey dünyanın kalanından ve benden kopmuştur. Aynaların kendilerine özgü dehşeti ve çekiciliği, bize dünyayı normalde yaşadığımız şekliyle değil, bakışımıza açık, buna karşın ulaşım alanımızın sonsuza dek ötesinde olarak sunmalarında yatar.