O dönemde Anadolu'da ve İstanbul'da yaşanan gelişmeleri
de yakından takip eden bir Ortodoks din adamı olarak gerek
Avrupalı devletlerin gerekse onlarla işbirliği halinde hareket
eden Osmanlı tebası azınlıkların faaliyetlerinden rahatsızlık
duymakta olan Eftim, bu durum karşısında öncelikli olarak
kişisel bir tercih yapmak durumunda kalmıştır.