Atatürk ve Akif, her ikisi de samimi olarak dinin anlaşılmasını
istemiştir. Ancak Akif, "Hayat dini" diye tanımladığı "İslam
dininin" toplum hayatını her bakımdan daha da kuşatmasını
isterken; Atatürk "Allah ile kul arasındaki bağlılık" diye tanımladığı dinin -en azından belli bir süre- "Allah ile kul arasına
çekilip" hayatı kuşatıcılık vasfının biraz olsun azaltılmasını istemiştir. Akif'in, dinin hayatı kuşatması düşüncesi, Atatürk'ün din ile devleti, din ile dünyayı birbirinden ayıran ve devlet işlerini,
dünya işlerini beşeri/dünyevi kurallara göre yürütmeyi amaçlayan
laiklik ilkesine de aykırıdır.
Atatürk ile Akif arasındaki düşünsel fark, Akif ile Tevfik Fikret
arasındaki düşünsel fark gibidir dersek fazla abartmış olmayız!