biri
benim.
nasıl geldik buraya?
kadınlarımız nerede?
hayatlarımıza ve yıllarımıza
ne oldu?
sakin bir Pazar akşam üstü olacağa
benzer.
garsonlar aramızdan geçiyor,
su, kahve ve şarap servisi yapıyorlar.
ekmek geliyor, kolsuz, gözsüz ekmek.
huzur verici ekmek.
siparişlerimizi veriyoruz.
siparişlerimizi bekliyoruz.
savaşlar nereye gitti?
küçük ıstıraplar, hatta, nereye
gittiler?
bu mekan buldu bizi.
dingin göller misali masa örtüleri,
gümüş çatal ve bıçak
parmaklarımız için parıldıyor.
kafirlik dinginliğin böylesi,
ama adilane.
çünkü bir an için
yaşanmış ve yaşanacak zor
yılları anımsarsın.
hiçbir şey unutulmaz, bir kenara
konur sadece.
eldiven misali, silah misali,
kabus misali.
ayrı masalarda üç yaşlı adam.
ebediyet böyle bir şey olsa gerek.
kahve fincanımı kaldırıyorum,
yüzyıllar tahammül ediyor
bana,
başka hiçbir şey
bu kadar tatlı
bir anlam içermiyor
şimdi.