Yıllar Sonra hep ilgimi çeken, hep okumak istediğim fakat nedense hep edinmekte geç kaldığım bir kitap oldu.
Yazar Hasan Karataş’ı başka platformlarda da takip ediyordum.Ama kısmette burada da karşılaşmak varmış.Bu vesileyle kitapları imzalı olarak bir anda elimde bulmak ,benim için tarifsiz mutluluk....Öncelikle bunun için Hasan bey’e bir kez de sizlerin huzurunda teşekkür etmek istiyorum.
Yıllar Sonra’da hep dikkatimi çeken ,kapak resmi olmuştu.Bir gelincik sevdalısı olan ben için ,bu çok şey ifade ediyordu.Ve okuyunca anladım ki ,yanılmamışım...
Ön kapakta
Sever miydin yine gelsem ?
Söz değil ömür versem ...! diyor .
Bahara özlem ,belki de duyulan aşklara bir bahaneydi..
Bahar ,hepimiz için bir uyanıştır.Tabiat ana için,toprak için,çiçek için, böcek için..
Belki de en güzel mevsimdir ,yeni başlangıçlar için...
Özdemir Erdoğan’ın şarkısını bile dinlerken ,bir çoğumuzun ruhunda çiçekler açmaz mı sebepsiz yere ?
“Baharda kuşlar gibi
Geldim kondum dalına .
Susamıştım sevgiye
Çiçekler sundum sana
Seversin diye....”
youtu.be/CLGLI_WZs00
Bahar, aşkın mevsimi, dirilişin mevsimi, mutluluğun mevsimi...
Yazar ,doğayı öyle güzel tasvir etmiş ki, adeta benim gözümden bakmış gibi...
Bu yüzden ,
ben kendimden,çocukluğumdan,doğaya hayranlığımdan çok çok şeyler buldum ...
İlkbahar aşksa ,Sonbahar ayrılık demektir...Hüzün demektir...
Hüzün en çok sonbahara yakışıyor.
Sonbaharla birlikte ,unutulanlar, kaybedilenler,yalnızlıklar daha bir acıtıyor insanın canını...
Yıllar Sonra ‘da aşklar,özlemler, ayrılıklar,yalnızlıklar,hüzünler mevsimler ve mevsimlerin hepimiz üzerindeki etkisine değinilerek ,şiirlerle, deneme yazılarıyla anlatılmış.
Dili yalın, duyguları samimi, hemen hemen hepimizden bir şeyler var.
Aşk özlem ve hüzün kokuyor.
Gelincik çiçeğine gelirsek ; benim için en özel, en değerli, en güzel çiçek...
Başak tarlalarında ,çocukluğumun çiçekleri...
Bana ,eğer bir şiirle kendinizi anlatınız deseniz .Hiç tereddütsüz bu şiir benim derim...
Sessiz bir sevdadır “Gelincik”
Ben gelincik çiçeğine sevdalıyım.
En umulmadık yerinde toprağın,
filizlenerek birkaç günlüğüne de olsa,
gözümüzü kırmızıya boyayan,
ne ekilen, ne biçilen...
Hasadı olmayan,
tüm umursamazlığına karşın,
fark edilmekten hoşlandığı
her halinden belli.
Ama koparıldığında,
suni teneffüs için icat edilmiş vazolarda yaşamayı
ölümü göze alarak reddeden o narin gelini
dağ eteklerinin, hırçın kaya diplerinin
davetsiz konuğu.
Doğası gereği
bana hep "muhalif"miş gibi gelir gelincik.
Hani "beni böyle sev" dercesine mağrur,
boy verdiği toprağına bile
eyvallahı olmayan tavrını
kıskanmamak elde değil.
Bu yüzden alınıp satılmıyor çiçekçilerde,
ondandır yarendir yolcuya.
Yerinde güzeldir
ve "olması gerekeni" anlatır,
anlamak isteyene.
Suskun görünür, asla eğilmez.
Boynunu eğmesi beklentilerinden değil,
saygıdandır çağdaşlarına.
Kimsenin onu anlamasını beklemez.
Gelincik için en büyük düşman
karanlık olsa gerek.
Kelebeklerin bile incitmek istemeyeceği kadar
naif yaprakları,
güneşi ve gülümsemeleri sever.
Hiçbir yere dönmeden yüzünü,
kendince mağrur bir ölümü seçer.
Bir gün daha yaşamak için,
müsaade etmez toprağından koparılmaya,
kendi gibi göçüp gider...
Tayfun TALİPOĞLU
Keyifle okunacak ,herkesin kendisinde bir şeyler bulacağı ,hislerine tercuman olacağı bir kitap .Okumayı düşünenlere şimdiden keyifli okumalar....
Kitap hediye edeniniz çok olsun...️
Yıllar SonraHasan Karataş · Karina Yayınevi · 2016113 okunma
Heidi kitabı okumadım ama gelincik çiçekleriyle benim de aram hoştur incelemenizdeki şiire de bayıldım Sayın Talipoğlu ne güzel anlatmış "gelincik çiçeğini".
Saygılar keyifli okumalar.