Gönderi

09.01.2020
Hissetmemenin bolluğunda hissederken kendini bollukta bulacağını bilemezdin. Şimdi o küçümsediğin, hor gördüğün insanlara benziyor olman onlar gibi olmak istemiyorum demen miydi? Neredeydi ‘aslımız’? Hissetmenin körlüğü, suçlamanın hoyratlığı mıydı? Aynı sevgiler, aynı dualar, aynı inançlar, aynı insanlar, aynı arzular, aynı iştahlar, aynı çıkarlar, aynı görüşler, aynı farklılıklar... Farklıyla aynı bir bütünken ‘farklıda’ aradın anlamı. Sahi neydi bu farklılığı böylesine ulaşılmaz güzel yapan? Önemlilerinle, alışkanlıkların demek ağır mı gelir? Seni, beni, onu, bizi, sizi soyutlaştıran; onları somutlaştıran derken ağırlığı mı hissettin? Duygularından kaçmak, seni sen yapandan uzaklaşmak, kolaylığı arzulamak, sevgiyi çerçevelemek, sosyalliği sahiplenmek onları takip etmekti. Geçmişinin ağırlığında geleceğini hafifleyecek sanmaların kasırganı başlattı. Ötekine duyulan ihtiyaç duygusuzluğunu davet etti. Acıyan yerlerinden öpülmek isterken sülüklerin içinde buldun kendini. Nasıl, kim, neden, niçin, ne cevaplardı işte. ‘Soruyu soru halinde bırakmam cehalet mi sanıldı?’ demek istemişti Küçük İskender. Belirsiz, planlı, odaklı kendine hazırsın. Korkma artık. İncindikçe kendini daha iyi hissettiğini görüyorum. Sana seni yaklaştıran kırılmalarının çaresizliği gerçekliğin. Bana güven, bana sarıl, beni sev, beni kıyaslama, beni öp, beni gözlerimden öp. Hislerini , azmini , kendini özledin ama özlediğimiz her şeye ve herkese ulaşamamanın olumsuzluğuna bakma. Hissediyor musun? Hayır. Kolay olmayacak.. Kendini özgür bırak kendine kendin iyi hissettirebilirsin. Şimdi dokunabilecek miyim hislerime? Seni sen yapan her şey herkeste saklı. Saklıları çözümlemekten çok hissetmeye odaklan. Bak kulaklığını takmış elleri cebinde renksiz kıyafetlere bürünmüş ruhu yaşlı ama bedeni genç sensin.. Müziği duy başını gökyüzüne çevir rüzgarın seni üşütmesine izin ver ve gülümse...
·
5 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.