"O ayet yanlış meallendirilmiş, o ayeti hatalı çevirmişler." diye başlayan her cümle aslında Kuran'ın evrenselliğini tartışmaya açan bir ifadedir.
"Tanrı, kutsal kitabındaki birçok kelimeyi diğer dillere çevrilirken birçok anlam/çeviri ihtilafına yol açacak bir şekilde kullandı" demek değildir de nedir?
"Kuran, başka dillere tam olarak çevrilemez. Mealler, Kuran değildir. Arapça bilmeden Kuran tam anlaşılamaz" görüşünde olan gelenekçiler de kitabı öveyim derken aslında onun evrenselliğini tartışmaya açtıklarını fark edemiyorlar.
Nisa 34'deki Darabe kelimesi Türkçe'de bile "darp etmek, darbe almak" gibi anlamlarda kullanılırken içinde bulunduğumuz modern dönem ile "kadın dövme" anlayışı çelişiyor diye ayete yepyeni anlamlar vermek kitabın evrenselliğini tartışmaya açıyor.
Gelenekçinin kafasındaki Tanrı gerektiğinde "kadını dövün" diye emreden bir Tanrı, modernistin kafasındaki Tanrı ise "kadın dövülmemeli" diyen bir Tanrı. Aynı kitap ama iki zıt Tanrı !
"O ayet yanlış meallendirilmiş, o ayet hatalı çevrilmiş" diyen modernist ile "Kuran başka dile tam olarak çevrilemez, Arapça bilmeden Kuran tam olarak anlaşılmaz, tefsir okumadan sadece meal okumak zararlı" diyen gelenekçi de kitabı öveyim derken farkında olmadan kitabın evrenselliğini sorgulamaya açıyorlar.
Sonuç olarak modernist ve geleneksel görüşü benimseyenlerin görüşlerini birleştirdiğimizde:
"Tanrı diğer dillere çevrilirken onlarca farklı anlama gelen, yanlış/hatalı meallendirilmeye meyilli kelimelerle dolu ve Arapça bilmeyenler için de tam olarak anlaşılmaz EVRENSEL(!) bir metin gönderdi."