Gönderi

yürüyen merdivene biniyorum, genç bir adamla çok hoş bir kız var önümde. kızın pantolonu ve bluzu tenine yapışmış. yukarı çıkarken kız bir ayağını bir basamak yukarı yerleştiriyor ve kıçı büyüleyici bir biçim alıyor. genç adam etrafına bakınıyor. endişeli bir hali var. bana bakıyor. başımı çeviriyorum. hayır, genç adam, bakmıyorum, sevgilinin kıçına bakmıyorum. kaygılanma, ona da sana da saygı duyuyorum. hatta, her şeye saygı duyuyorum: büyüyen çiçeklere, genç kadınlara, çocuklara, bütün hayvanlara, değerli ve karmaşık evreninize, her şeye ve herkese. genç adamın biraz rahatlamış olduğunu hissediyor ve seviniyorum onun adına. sorununu biliyorum: kızın bir annesi var, babası var, belki de bir kız kardeşi ya da ağabeyi, ve kuşkusuz bir sürü sevimsiz akrabası ve dans adip flört etmeyi seviyor ve sinemaya gitmeyi seviyor ve bazen aynı anda sakız çiğneyip konuşuyor ve aptal televizyon dizilerine bayılıyor ve gelişmekte olan bir aktris olduğunu düşünüyor ve her zaman çok güzel görünmüyor ve ürkütücü bir öfkesi var ve arada sırada çıldırdığı oluyor ve telefonda saatlerce konuşabiliyor ve yakında bir yazını avrupa’da geçirmek istiyor ve ona neredeyse yeni bir mercedes almanı istiyor ve mel gibson’a âşık ve annesi ayyaş ve babası ırkçı ve bazen çok fazla içtiğinde horluyor ve yatakta genellikle soğuk ve bir gurusu var, 1978 yılında çölde isa’yla karşılaşmış bir tip, ve dansçı olmak istiyor ve şu anda işsiz ve ne zaman şeker ya da peynir yese migreni tutuyor. kızı yürüyen merdivende yukarı çıkarışını izliyorum, kolunu korumak ister gibi beline dolamış, talihli olduğunu düşünüyor, kendini çok özel buluyor, dünyada hiç kimsenin sahip olmadığı bir şeye sahip olduğunu düşünüyor. ve haklı, çok haklı, kolunu o bağırsak, mesane, böbrek, akciğer, tuz, sülfür, karbon dioksit ve balgam yığınına dolarken. şans dilerim.
Charles Bukowski
Charles Bukowski
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.