Mamak Cezaevi 'nde sol görüşlü tutuklular, işkence konusunda ülkücülerden daha şanslı idi. Çünkü onların sorgulaması, cezaevi dışında yapılıyordu. İşkence konusunda sivil ve askerlerin birbirlerine itimadı yoktu. Bu yüzden sol görüşlü tutuklular sorgu için cezaevinden Emniyet Müdürlüğü'ne götürülürken ve yeniden cezaevine döndüklerinde mutlaka doktor kontrolünden geçiyordu. Bu sıkı kontrol de, işkencecilerin elini kolunu bağlıyordu. Ülkücüler ise garnizon dışına çıkarılmayıp, sorguları için C-5 adı verilen işkencehaneye götürülüyordu. Koğuştan
geceyarısı alınarak işkence gören tutuklunun doktora görünme şansı hiç yoktu. Ayrıca, işkencede geçen günlerin kayıtları da tutulmuyordu. Tutuklu, koğuşa ya sedye içinde, ya da fiziken ve ruhen çökmüş bir şekilde getiriliyordu. Yazıcıoğlu, dış politikada Bulgaristan'a karşı tek silahımız olup televizyonun ibret için yayına soktuğu "Belene" dizisini seyreden ana-babaların döktüğü gözyaşlarına şahit oldukça içi titredi. Kendi evlatlarının, kendi ülkelerindeki "Belene"lerde çektikleri ızdırabın kamuoyunca farkedilmemesinden üzüntü duydu