Gönderi

479 syf.
9/10 puan verdi
I Want to Play a Game
“Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri bu dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir.”(Ankebut,64) Milletimizin ruhsal durumu ile ülkemizin ekonomik seviyesi aynı kategoride:”Gelişmekte olan”(yani henüz gelişmemiş). Adını koyamadığımız psikolojik problemlerimiz var. Hadi adını koyalım, ruh hastasıyız. Bir psikiyatristin koltuğuna uzanmalı ve dertlerimizi anlatmalıyız. Değerli uzmanımız insin baksın bir çocukluğumuza, ne var ne yok. Evet evet... Bu memleketin çocukluğuna inmek lazım. Bize ne yaptılar da böyle olduk. Şefkatle okşanmaya muhtaç ruhumuz hangi hoyratlıkların mağduru oldu. Mesela neşeyle koşturan bir çocuğun kaba etlerine çimdik mi atıldı? Şu zeki afacan, eğitimin ‘eğ-‘ kökünden geldiğine inanan bir sistem eliyle mi heder edildi? Tanısalar çok sevecekleri şu kızı da gecekonduda oturuyor diye mi sevmediler? Ne olmuş, ne bitmiş, hepsini anlatsa bize uzmanımız. (Rehber öğretmen bir arkadaşım şöyle demişti: “ yetişkinler çocukları o kadar hırpalıyor ki benimle temas ettiklerinde verdikleri ilk tepki şaşırmak oluyor. Çünkü ben onları azarlamıyor, dinliyorum. Onlarla sohbet ediyorum.” Bunu ilk duyduğumda gerçekten üzülmüştüm. Dinlendiği zaman şaşıran bir çocukluk üzücüdür çünkü.) Oğuz Atay Günlük’te “Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmış bir milletiz ve olayları ve dünyayı mucizelere, mythlere bağlı şekilde yorumluyoruz, en ciddi bir biçimde.” diyor. Oğuz Atay kitaplarında bize, çocuk kalmışlığımızı anlattı. Hatta denebilir ki terminolojimize kazandırdığı ‘tutunamayan’ı ondan daha iyi anlatabilen çıkmadı. Bu kitabında da yine enfes bir şekilde anlattığı bir tutunamayanla karşı karşıyayız: Hikmet Benol. Hikmet gerçek hayatla mücadelede zorlandığı için yazarlığını yaptığı oyunlara bırakıyor kendini ve biz kitabı okurken neyin oyun neyin gerçek olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Kendini şöyle anlatıyor kahramanımız: “ Aslında meselenin ciddiyetine dayanamadığım için durumu oyunlarla örtbas etmek istedim.” Bu, aslında çocukluğumuzda kendimizi gerçeklikten kopararak bizi mutlu edecek senaryolu oyunlara kendimizi kaptırmamıza benziyor(evcilik, doktorculuk gibi). Atay’ın bahsettiği çocuk kalmak, çocukluğunu yaşayamamakla doğrudan ilgili. Ben bu oyuna sığınma halini olumlanabilir bulmuyorum. Empati yaptığımda anlayabiliyorum ama muhatabı olduğumda hak veremiyorum. Tehlikeli bir oyun türü olarak evlilik Hikmetin oyunlara sığınmasındaki sebeplerden biri de evliliği. Kitaptan bir kaç yer aktarmak istiyorum: “ Her şeyi bir düzene koymak gerekiyor albayım. Ben bu yüzden evlendim ve bu yüzden ayrıldım.”, “ annesi rahat bir ömür sürmek gibi zararsız bir hayal uğruna sevmediği insana yıllarca katlanmıştı.”, “Hikmet II de başına gelecekleri sezdiği halde, yaşadığını görmek ve göstermek amacıyla evlendi. Hikmet I’e hiç benzememek ve herkese benzemek için evlendi.” Evlililik ile ilgili problemler kitabın pek çok bölümünde tartışılıyor. Ben de konuyu evlilik üzerinden anlatma niyetindeyim. Yazının başında sorunlarımızın kaynağını çocukluğumuza bağladım. Ama sabi sübyanın günahını almayalım. Meseleyi bir adım daha geriye götürelim: Evliliğe. Çünkü ne istediğini bilmeyen iki kişinin ortaya koyduğu bir ürünseniz, haliyle çok da sağlıklı olmanız beklenmez. Özellikle günümüzde evlilik gerçek bağlamından tamamiyle koparıldı. İnsanların hayatlarını birleştirmesi kendi başına yeterince tehlikeliyken bir de bunu saçma sapan kalıplara sokarak daha da tehlikeli bir hale getirdik. Sosyal medya aracılığı ile de iki kişi arasındaki ilişkiyi acımasız bir jürinin değerlendirmesine sunduk. Gelin güzel olacak, damat zengin. Tektaş büyük, balayı yurt dışı. Düğün gösterişli, mobilyalar altın varaklı.( Yazar burada sanki, bekar olması sebebiyle belirsiz gelecekteki evlilik masraflarının endişesini yazıya yansıtmış.) İlişkinin ruhuna dair hiçbir şey konuşulmadan başlanılan evliliğin mutluluk ve huzura varması beklenemez. Gerçi milleti boşayarak rızkını kazanan biri için fazla iddialı cümleler kurmak istemem(olmuyorsa boşanın). Asıl anlatmak istediğim evlilik örneği üzerinden gerçek hayatta oynadığımız tüm ‘oyun’ların manasını unutup şekliyle ilgilendiğimiz. Bu durumun sebebini de az önce anlattıklarıma bağlıyorum. Çocukluğumuzu yaşamadığımız ve çocuk kaldığımız için hayati konularla uğraşmaktan korkuyoruz. En ufak bir ciddi meseleyle karşılaştığımızda çocuk gibi oyun dünyasına kaçıyoruz. Nicelik zorumuza gittiği için niteliğin muhabbetini yapıyoruz. Korkaklığımız yüzünden şekilciliğimiz artıyor. Tehlikeli oyunlar oynuyoruz, kendimize gelelim. Hikmetin bir yerde dediği gibi “Bu düzmece oyun sona ermeli. Kendi benliğimizi bulmalıyız.” Testere adlı korku film serisini duymuşsunuzdur. Serinin tüm filmlerinde temel tema şudur. Kahraman kurbanlarını ölümcül bir oyuna sokar. Kurtulmanın tek yolu ise büyük bir fedakarlıkta bulunmaktır( vücudun belli bölümününden vazgeçme, bir uzvunu kaybetme gibi). Bunu göze alamayanlar oyunu kaybederler. İçindeki yoğun şiddeti bir tarafa bırakırsak, film,bu yönüyle hayata çok benzer gelmişti bana. Emek vermeden, acı çekmeden(illa bedensel olacak değil fikir sancısı diye bir şey var) büyük fedakarlıklarda bulunmadan ayakta tutabileceğimiz tek bir ilişkimiz bile yok. Din, aşk,dostluk, ebeveynlik ... Ciddi her ilişkimiz için geçerli bu. “Haa ben öyle zora gelemem, fedakarlıkmış , efendim o tip şeylermiş bana göre değil!” diyorsanız, ‘çocuk’ gibi küstüm oynamıyorum tavrı devam edecekse , sizin için son sözleri de Jigsaw söylesin: “Game over”
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202231,4bin okunma
··
126 görüntüleme
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Çocuk kalmış bir toplum... Içimizdeki çocuğu yaşatalım derken meramımız yanlış mı anlaşıldı acaba? Hoş, böyle bir toplumda içimizdeki çocuğu yaşatalım demek ne kadar sağlıklı onu da bilemiyorum. Bu "çocuk" kavramını biraz daha izaha çalışmakta fayda var galiba. Nasıl bir çocuk? Toplumumuzda bir birey olarak kabul görmemiş ve yer edinememiş bir çocuk. Var olma mücadelesi verirken belki de sayısız travmaya maruz kalmış bir çocuk. Ve, ve, ve... Ülkemizin gerçekliğinde belki buna benzer sayısız çocuk profili verebiliriz. Ama zannımca bizim temel sorunsalımız çocuğu bir birey olarak görmememizdir. Velhasıl kelam, "Bu düzmece oyun sona ermeli, kendi benliğimizi bulmalıyız." her şey en nihayetinde buraya çıkıyor galiba. Incelemenizde her ne kadar acı gerçeklerden bahsetmiş olsanız da incelemenizi okumak benim için bir keyifti hocam. Kaleminize bereket😊
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Ben de kıymetli yorumunuzu keyifle okudum. Çok teşekkür ediyorum.
Samet Ö. okurunun profil resmi
Tespitler, konunun özünü iyi yakalamak, Saw filmi... Kaliteli bir inceleme olmuş, kaleminize sağlık Çetin bey. Oğuz Atay yaşasa Testere benzetmesini bayağı severdi gibi geliyor. :)
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Çok çok teşekkür ediyorum Samet bey. Değerli yorumunuz beni onore etti. Ama testere örneği konusunda emin değilim, sopayla da kovalayabilirdi:)
Selman Ç. okurunun profil resmi
Öncelikle kaleminize sağlık doyurucu bir inceleme olmuş .Yakın zamanda okumuştum bu eseri, gerçekten harikulade bir anlatımı var Atay'ın. Muhteşem bir zekanın ürünü bir kitap. Hatta sitem etmiştim, bu adamın değerini nasıl anlamamışlar o zaman diye. Ciddi manada sorun varmış herhalde o zamanın insanlarında :))) Veya dönem onu gerektiriyordu bilemiyorum ama iyi ki okuyabiliyoruz. Keşke ömrü yetseydi de "Türkiye'nin Ruhu'nu" yazabilseydi. Evlilik- çocuk konusu deyince yakın zamanda okuduğum
Acımak
Acımak
kitabı geldi aklıma. Tabii ki ana tema bu değil ama Mürşit Efendi'nin evlenince her şeyin çok güzel olacağını düşünmesi ve sonra başına gelenlerini çağrıştırdı yazdığınız o bölüm.
Eda E.
Eda E.
'in de değindiği Testere benzetmesi de baya baya iyiydi. Emeğinize sağlık.
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Değerli vaktinizi ayırdığınız ve beğeniniz için çok teşekkür ediyorum. ‘Türkiye’nin Ruhu’, tüm Oğuz Atay hayranlarının keşke dediği bir konu. Yorum için sizin de kaleminize ve gönlünüze sağlık.
Sarya okurunun profil resmi
Farklı bir yaklaşım olmuş, Atay'ın derinliğine inmek zor ama kendi benliklerimizden o kadar da uzak değiliz. Kaleminize sağlık, görmezden gelinmeyecek bir pencere açtığınız için de teşekkür ederim kendi adıma.
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Vakit ayırıp okuduğunuz ve değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim.
Bu yorum görüntülenemiyor
BVendetta okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, güzel inceleme. Tiyatro oyunu da kitap kadar başarılıdır :)
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum. Tavsiyenizi listeme ekledim en kısa zamanda gitme niyetindeyim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.