Bugün sanat sanat için değil, sanat cemiyet içindir diyorlar. Avrupa’yı ele alalım. Mesela: Fransızların en büyük romancılarından herkesin bildiği bir (Emil Zola) vardır ki o zatin yazdığı hikayelerin bir kısmını namus kaydında bulunan aileler evlerine sokmazlar. O derece serbest yazılmıştır. Aynı zatin (Meyhane) adında bir romanı vardır. Bu roman
intişar ettiği zaman Fransa’da kıyametler koptu: ≪Bu eser, gayri ahlakidir≫ denildi. Eğer, ≪sanat sanat içindir≫ düsturu (değil başkaları tarafından,
Emil Zola kadar serbest düşünen Emil Zola kadar hayatı hakikiye
sahnelerini bütün çıplaklığı ile teşhirden çekinmeyen) o edib
indinde bile kabul edilmiş olsaydı bu hücuma karşı onun vereceği cevap
ne olmak icap ederdi? Tabii derdi ki: ≪Ben ahlak ile, adat ile mukayyet
olacak kadar dar düşünenlerden değilim. Siz benim eserimde yalnız sanat
arayınız. O noktadan bir kusur görüyorsanız o zaman bana hücum ediniz≫. Halbuki hiç de böyle demedi. (Emil Zola) eserinin gayri ahlaki olduğu
iddiasıdan son derece müteessir oldu, eserinin ikinci tab’ında bir mukaddime yazarak, onda kitabının gayet ahlaki olduğunu, bu hükmün
bila tetkik verildiğini, yoksa hikaye dikkatle okunacak olursa ahlaka
münafi gibi görünen sahifelerin ahlaksızlığı terzil suretiyle ahlaka hizmet
etmiş olduğunu izah etti.
Bu (Emil Zola) nın her biri beş, altı yuz sahifeye baliğ yirmi ciltlik bir silsile-i hikayatı vardır ki baştan aşağı
kendisince doğruluğuna kanaat ettiği bir fikri terviç için yazılmıştır.