İşte çocukluğumun en büyük korkusu kırmızı burun!
Yaşıtlarım bilir mc donaldsta doğum günü kutlamak ayrıcalıktı eskiden.
Sevgili kuzenlerimin doğum günleri için senelerce katılmak zorunda kaldım ben de.
Aslında gayet keyifli olurdu, hamburger yemek, kola içmek üstüne kesin milkshake, çeşitli oyunlar, hepimize kağıttan taçlar, balonlar, balonlar daha çok balonlar ve o lanet olası palyaço!
Tüylerimi diken diken eden, gördüğüm yerde donakaldığım kırmızı burun.
Kaç yaşıma gelirsem geleyim bu korkumu asla yenemedim, hala hepsinden nefret ederim.
Nedeni çok açık;
Çok açık ama siz göremiyor olabilirsiniz yada benimle aynı hisleri paylaşıyorsunuzdur zaten.
Ben minicikken televizyonda görmüştüm ilk O’nu.
O zaman ailelerde ne izler, neden korkar bilinci yok tabi.
Bütün filmi asla o zamanlar hatırlamasam da aklımdan asla çıkmayan bir kaç sahne yetiyordu her zaman olduğu gibi hayal gücümü ateşe vermeye.
Daha sonra yeniden izledik ablamlar, arkadaşlarım evde toplanıp vcd den.
Hala bende mevcut olan üç cd li film.
Lakin bazı gerçekler değişmez benim hayatımda.
“Amann bundan mı korkmuşuz” diyemedik hiç birimiz. O kadar eski bir film olmasına rağmen.
Lisedeyken kitabını okumaya karar verdim King sevgimden.
Kitaptan ne kadar korkar insan(!)
Satırlarda gezinirken göz ucuyla etrafa bakınmak mı dersin, içerdeki sesten korkup kitabı fırlatmak mı, cam açıkken ürperip yazın ortasında kalkıp camı kapamak mı...
Ve sene oldu 2017!
Aylarca bekledim çekimlerini, cast seçimlerini deli gibi takip ettim içimde tek bir sesle ‘lütfen eskisi kadar iyi olsun’.
Ön satıştan biletler alındı, ilk gün film izlendi tabi.
Çocukluk korkuma o filmde aşık oldum.
Evet burası biraz saçma oldu tabi ama öyle oldu çünkü oyunculuk beni fazlasıyla etkiledi.
Çocukların yeteneklerine de bayıldım.
2019 da filmin ikinci kısmı vizyona girmeden kitabın sansürsüz tam metnini okudum ve ikinci kısma öyle gittim.
Sarı yağmurluğumu giydim, elimde bir sürü kırmızı balonlar ve yanımda bunca şeye rağmen benden utanmayan King sever arkadaşlar.
Bir çok kötü yorum okumama rağmen ben sevdim.
Zaten sevdiğim için de gittim aslında.
Bin küsür sayfalık bir romanı film yapmak kolay değil.
Bazı etik değerlere bağlı kalındığı için değiştirilen yerlere sinirlendim o kadar.
Ayrıca filmde King’in olduğu kısım bu kez beni fazlasıyla etkiledi, bir çok filminde yer alsa da bu filmde kendine atıfta bulunuyordu resmen.
Bu kadar satır çocukluğumdan ve filmlerden bahsettim evet.
Çünkü eğer sen sadık bir okuyucuysan böyle büyük bir King eserini kaçırmazsın, e konusu zaten kitabın arkasında yazıyor.
Eğer sen King’in sadık okuyucusu değilsen bu kitap sana göre olmayabilir, bunca sayfanın altına girmeden bir kez daha düşün derim...
Korkuların okuyucu, dile getirmeye bile korktuğun, en derinlerinde yatan yada hep suyun üstünde duran korkularınla yüzleşmeye hazır mısın gerçekten?
Derry’nin çürümüş lağım kokusuyla ciğerlerini doldurmaya...
Kekeme bir çocuğu lider sayabilecek misin kendine...
Eşcinsellerin hakkını arayabilecek misin tüm kalbinle...
Zorbaları taşlar mısın bizimle dayak yiyeceğini bile bile...
Pennywise ile göz göze geldiğinde dayanacak mı buna kalbin?