Yerçekimine karşı yukarıya yönelme, içinde yaşadığımız mekan, kendisine yüksek-alçak, yükseliş-batış, tırmanış-düşüş, üstün-aşağı, yukarıda-aşağıda gibi zıtlıklara ikili anlamlar yükleyeceğimiz bir temel oluşturur. Toplumsal varlığımızın, özündeki bedenleşmiş doğası ve bu bedenleşmelere dayanan bedenleştirme pratiklerimiz yoluyladır ki, bu zıt terimlerin oluşturduğu metaforlar aracılığıyla düşünüp yaşarız.