MİLLI İSTİKLAL MARŞI NASIL YAZILDI? NASIL KABUL EDİLDİ?
Milli İstiklalimizin güzel ve uyar bir marşını yazmak üzere Maarif
vekaleti şairlerimize müracaat etmişti, bir müsabaka açmıştı. Birinciliği
kazanan şaire (500) lira mükâfat verecekti. Aradan kısa bir zaman geçtikten
sonra Vekalete bir çok marşlar gelmeye başladı.
Bu marşın — İstiklal mücadelesinin içinde, Büyük Millet Meclisinin
sakf-ı hamiyyeti altında bulunan— Mehmet Akif tarafından yazılmasını
kendisine söylediğimiz zaman o :
— Ben ne müsabakaya girerim, ne de ≪caize≫ alırım!., cevabını vermişti.
Ben ricalarımı tekrar ettikçe o da aynı sözünü soyluyor ve ;
— Bırak yazsınlar. Ben bu yaştan sonra yarışa mı çıkacağım, ayıp değil mi? diyordu.
Bir gün Maarif vekili bay Hamdullah Suphi Mecliste beni gördü, dedi ki :
— Şimdiye kadar (500) den fazla marş geldi. Ben hiç birini beğenmedim.
Üstadı ikna edemez misin?
Cevap verdim:
— AkifBeymüsabaka şeklini ve ikramiyeyi kabul etmiyor, eğer
buna bir çare ve bir şekil bulursanız yazdırmaya çalışırım.
Düşündü, ≪dur, dedi, ben kendisine bir tezkire yazayım. Arzusuna
tabi’ olacağımızı bildireyim. Fakat, tezkireyi kendisine siz veriniz...≫
Ben de muvafık gördüm. Yarım saat sonra şu tezkireyi getirip bana
verdi:
≪Pek aziz ve muhterem efendim,
İstiklal marşı için acılan müsabakaya iştirak buyurmamalarındaki
sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zati üstadanelerinin matlup
şiiri vücuda getirmeleri maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır.
Asil endişenizin icap ettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir
telkin ve tehyiç vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu
vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim.≫
5 Şubat 1337 Umun Maarif Vekili
Hamdullah Suphi
Mecliste Akif’le yan yana oturuyoruz. Çantamdan bir kâğıda parçası çıkardım. Ciddi ve düşünceli bir tavır ile sıranın üstüne kapandım, güya
bir şey yazmaya hazırlanmıştım. Üstat ile konuşuyoruz ;
— Neye düşünüyorsun, Basri?
— Mani’ olma, işim var!
— Peki. Bir şey mi yazacaksın?
— Evet.
— Ben mani’ olacaksam kalkayım.
— Hayır, hiç olmazsa ilhamından ruhuma bir şey sıcrar!
— Anlamadım.
— Şiir yazacağım da..
— Ne şiiri?
— No şiiri olacak. İstiklal şiiri! Artık onu yazmak bize duştu!
— Gelen şiirler ne olmuş?
— Beğenilimemiş.
— (Kemali teessurle:) Ya!
— Üstat, bu marşı biz yazacağız!
— Yazalım, amma, şeraiti berbad!
— Hayır, şerait filan yok. Siz yazarsanız müsabaka şekli kalkacak.
— Olmaz, kaldırılamaz, i’lanedildi.
— Canım, Vekalet buna bir şekil bulacak. Sizin marşınız yine resmen
Mecliste kabul edilecek, güneş varken yıldızı kim arar?
— Peki, bir de ikramiyye vardı?
— Tabii alacaksınız!
— Vallahi almam!
— Yahu, latife ediyorum, onu da bir hayır muessesesine veririz. Siz
bunları duşunmeyin!
— Vekalet kabul edecek mi ya?
— Ben Hamdullah Suphi beyle goruştum. Mutaabık kaldık. Hatta
sizin namınıza söz bile verdim!
— Söz mu verdiniz, söz mu verdiniz?
— Evet!
— Peki ne yapacağız?
— Yazacağız!
Tekrar tekrar (söz verdin mi?) diye sorduktan ve benden ayni kat’i
cevapları aldıktan sonra, elimdeki kağıda sarıldı, kalemini eline aldı, benim
daldığım yapma hayale şimdi gerçekten o dalmıştı...
Meclis müzakere ile meşgul, Akif marş yazmakla. Ben müddeti kendisine
kısaca göstermiştim. Birkaç gün sonra marşı vermiş olacağız! Müzakere
bitti, Akif te engin hayalinden uyandı. Böyle gürültü içinde dalışa geçenlere AkifBey≪değirmenci uykusu≫ derdi. Çünkü değirmenci; uykusundan ancak gürültü kesilince uyanır!
Aradan iki gün geçti, sabahleyin erken üstat bizim evde, marşı yazmış,
bitirmiş. Fakat, vaktin darlığından müşteki...
≪Yarına kadar sizde kalsın, göstermeyin, belki tadilat yaparsmız≫
dedim.
Artık (Milli İstiklal marşı) yazılmıştı! Şimdi bunu — üstadı rencide
etmeden— Meclisten nasıl geçirebiliriz?
Ben ve — Marşı çok beğenen— Hamdullah SuphiBey, hayli günler
bu gizli endişe ile yaşadık.
Marş yazıldıktan sonra tezkireyi de göstermiştim.
20 Mart 1337 günü... Marş Büyük Millet Meclisinde. Mehmet Akif de sırasında. Marşı daha evvel gören ve Sebîlürreşâd’ta okuyan bir çok arkadaşlar onu zaten beğenmişlerdi. O günün ilk tarihi müzakeresini aynen yazıyorum :
≪Reis paşa — Efendim, iki takrir vardır. Arkadaşlardan Basri beyin,
Hamdullah SuphiBeyefendinin İstiklal marşının kürsüden okunmasına
dair teklifleri var.
Muhiddin BahaBey— Hangi İstiklal marşı, BasriBeysöylerler mi?
Besim AtalayBey— Daha kabul edilmedi efendim. Bir encümen teşekkül
edecekti.
BasriBey— Maarif vekâletince yedi tanesi intihap edilmiş. Bunlardan
herhangi biri okunsun.
Reis paşa — Maarif vekaletince intihap edilmiş olanlardan birisinin
kıraati tensip ediliyor.
Muhiddin BahaBey— Hamdullah Suphi bey, BasriBeyhangisini
isterlerse okusunlar.
Reis paşa — Efendim, Basri beyin bu teklifini kabul buyuranlar lütfen
ellerini kaldırsın, (kabul olunmuştur efendim)
Reis paşa — Hamdullah SuphiBeyefendi buyurun, (şimdi gelir sesleri)
Maatteessüf bu dakika için tehir ediyoruz.
Reis paşa — İstiklal marşlarından bir tanesinin kürsüden okunmasına
Heyeti celile karar vermişti.
Hamdullah SuphiBey— Arkadaşlar, hatırlarsınız, Maarif vekaleti
son mücadelemizin ruhunu terennüm edecek bir marş için şairlerimize
müracaat etmiştir. Bir çok şiirler geldi. Arada yedi tanesi en fazla evsafı
haiz olarak görülmüş ve ayrılmıştır.
Salih efendi — İsimleri nedir?
Hamdullah SuphiBey— Ayrıca arz edilecektir. Yalnız Vekalet yapmış
olduğu tetkik atta fevkalade kuvvetli bir şiir aramak lüzumunu hissettiği
için ben şahsan Mehmet Akif beyefendiye müracaat ettim ve kendilerinin
de bir şiir yazmalarını rica ettim. Kendileri çok asil bir endişe
ile tereddüt gösterdiler. Bilirsiniz ki bu şiirler için bir ikramiye vaat edilmiştir.
Halbuki bunu kendi isimlerine takrip etmek arzusunda bulunmadıklarını
ve bundan çekindiklerini izhar ettiler. Ben şahsan müracaat
ettim. Lazım gelen tedbiri alırız ve icap eden i’lam yaparım dedim. Bu
şart ile büyük dini şairimiz bize fevkalade nefis bir şiir gönderdiler. Diğer
altı şiirle beraber nazarı tetkikinize arz edeceğiz. İntihap size aittir.
Arkadaşlar, reyimi ihsas ediyorum. Beğenmek, takdir etmek hususunda
haiz-i hürriyetim. İntihabımı yapmışım. Fakat, sizin intihabınız
benim 'intihabımı nakzedebilir. Arkadaşlar bu, size aittir efendim.≫
(Bundan sonra Hamdullah SuphiBeyçok güzel bir inşat ile kürsüde
İstiklal marşını okudu, Meclis alkış tufanları arasında çalkandı.)
Bu müzakere bir başlangıçtı. Marşın asıl intihabı ve kabulü merasimi
(12 Mart 1337) tarihinin ikinci celsesinde ikmal edildi. Riyaset mevkiinde
doktor AdnanBeyvardı. O celsenin buna ait müzakeresini aynen
yazıyorum:
≪Hamdullah SuphiBey(Maarif vekili) — Arkadaşlar, İstiklal marşları
hakkında Vekalet tarafından vaki’ olan davet üzerine ne kadar marş
elimize gelmiş ise bunları bir encümen marifetiyle tetkik ettik, neticeyi
Heyeti celilenize arz ettik. Bunları görmek arzu buyurdunuz, matbu, olarak
tevzi’ edildi efendim. Bir nokta üzerine nazarı dikkatinizi celp etmek
isterim. Bu İstiklal marşları tarafı alinizden tetkik edildikten sonra intihabınız
hangi şiir üzerinde temerküz ederse ikinci bir muamele daha
yapılacaktır: Bestekarlara yollayacağız, bestekarlar dahi bize muhtelif
besteler yollayacaklardır. Onlar arasında bir intihap daha yapılacaktır.
Anadolu mücadelesi uzun müddetten beri devam ediyor. Bunu ifade etmek,
bunun ruhunu söyletmek üzere yazılmış olan bu şiirler ne kadar evvel
bir karara iktiran ederse şüphesiz daha fazla müstefit oluruz. Heyeti
celilenizden istirham ediyorum. Şiirler mütalaa edilmiştir. Bunu bir
Heyete, bir encümene mi verirsiniz, Heyeti umumiyece bir karara mı
rabtedersiniz, ne arzu buyurursanız yapınız.
Reis — Maarif vekaleti bu İstiklal marşının bugün ruznameye alınarak
müzakeresini arzu ediyor. Bugün müzakeresini kabul edenler lütfen
el kaldırsın (kabul edildi).
Muhiddin BahaBey(Bursa) — Muhterem efendiler, söyleyeceğim
sözler in yanlış anlaşılmamasını, bir maksadı mahsusa hamledilmemesini
te’minen iptida bir hakikatten bahsedeceğim. Bu milli marş müsabakası
i’lan edildiği zaman müsabakaya ben de iştirak etmek istedim. Fakat bu
mesele öyle bir cereyan almıştır ki bendeniz bu müsabaka işinden sarfı
nazar ediyorum. ≪M≫ imzalı şiir bendenizindir. Bunu idhal buyurmayınız.
Yine ≪Kemaleddin Kamu≫ namında biri vardır ki aynı sebepten dolayı
gazetemizde kendi şiirini geriye almıştır. Bunun üzerine mütalaanızı beyan
buyurursunuz. Bir encümeni edebi mi teşkil edersiniz, ne yapılacaktır,
ona göre.
Reis — Burada bir mesele var. İstiklal marşlarını doğrudan doğruya
Heyeti umumiyete müzakere ederek bir karar mı vereceksiniz, yoksa
bir encümene mi havale edeceksiniz?
Besim AtalayBey(Kütahya) — Efendim, şiirler iki türlüdür: Ya
hislerin maksidir, yahut derin veyahut ağlatıcı bir ruhun, ağlatıcı bir
galeyanın aksidir. Şiir bu iki şekil üzerine doğarsa makbul ve muteberdir.
Dünyada o şiirlerdir ki halk arasında yaşar. Ya yüksek ve bedii bir
histen doğar, yahut bir helecandan doğar. Böyle olmayıp da ısmarlama
tarikiyle yazılırsa bu şiirler yaşamaz. Bizim Cezair marşımız vardır. Bu,
halk arasında yaşıyor. Bu, müsabaka ile yazılmamıştır. Bu, ağlayan bir
ruhun eline silahını alarak düşmana koşan, vatanına koşan bir ruhun hissiyatına
terennüm eder. Marsiyez’in nasıl söylendiğini bilirsiniz. İnkılabı
kebir esnasında silahını almış koşan bir gencin söylediği şiir birdenbire
taammüm etmiştir. Evvela bu gibi şiirlerin memleketin maruz kaldığı
felaketlere ağlayarak, titreyerek evvela güftesi değil, bestesi söylenir.
Ismarlama şiirlere verilecek memleketin parası yoktur.
Hamdullah Suphi Bey(Antalya) — Arkadaşlar, bir hata üzerine, bir
galatı ru’yet üzerine dikkati alinizi celp etmek isterim. Bilhassa para
meselesi ile bu şiirler arasında bir münasebet bulmak gayet yanlış bir
nokta-i nazardır. Memleketin Kuvayı maddiye ve maneviyesi vardır.
İstihlası vatan mücadelesini yapan milletin vekilleri, onun vekillerinin
vekilleri halkın heyecanını ifade etmek üzere memleketin şairlerine müracaat
etmiştir. Bu şairler ilk defa şiirlerini yazmamıştır. Arkadaşlar,
bize şiirlerini yollayan şairler, seneler arasında bütün memleketin kederlerini,
ıstıraplarını, bütün mefahirini söyleyen şiirler yazmışlardır.
Demek para mukabilinde şiir mevzuu bahis değildir. Biz halkın ruhunu,
heyecanım ifade eden şiirler yazmak için şairlerimize müracaat ettik.
Hiç biri para hakkında bir şey söylememiştir. Gecen defa işaret ettiğim
üzere nazarı dikkatinizi celbediyorum: Mehmet Akif bey
ki bu şairler arasında para meselesinden kaçınan arkadaşlarımızdan
birisidir. Zaten senelerden beri en yüksek ve en İlahi bir belagatle
yazmıştır. Yeniden yazmaktan çekinmesi bazılarının hatırına para
gelir diye korkmasındandır ve ona binaen yazmamıştır. Ben gelen
şiirleri okuduktan sonra bu işte vazifedar ettiğiniz bir arkadaşınız sıfatıyla
arzu ettim ki bir kuvvetli şiir daha bulunsun ve kendilerine müracaat
ettim. Bunun üzerine kendileri de bir şiir yazdılar, gönderdiler. Besim Atalay beyin halk şiirlerinin — bilhassa büyük vakayı millîye taalluk eden şiirlerin— bir siparişi mahsus üzerine doğmadığı sözü gayet varittir. Yalınız bizim şimdiye kadar mevcut olan şiirlerimiz bugünkü
mücadelemizi ifade etmiyorsa, şairlerimizin kendi duygularını ifade etmeleri
katiyen doğru değildir. Kendileri şu noktada haklıdırlar: Bütün
şiirler ve milli şiirler cihanın en maruf olan şiirleri halk hareketleri arasından
doğmuş olan şiirlerdir. Fakat itiraf ederim ki bu şiirler aramızda
daha doğmamıştır. Doğmasını arzu etmek bizim için bir vazifedir. Şairlerimize
müracaat ettik ve bize çok güzel şiirler yazdılar. Bu şiirler arasında
intihap hakkı Heyeti aliyenize aittir. Şiirleri okuyunuz. Ben istirham
ediyorum ki bir an evvel bu şiirlerin bestelenmesi için bir karar
ittihaz ediniz ve bütün milletin lisanına geçmesi için istical buyurunuz.
Bir karar veriniz, tebliğ ediniz. Ben de mesaimin ikinci kısmına geceyim.
Doktor Suad Bey(Kastamonu) — Beyler, esasen meslekim şiirle, Edebiyatla
iştigale müsait değildir. Bu itibarla arz edeceğim izahatı şiir ve
Edebiyat tenkidatı gibi arz etmeyeceğim. Ancak Hamdullah Suphi bey
efendi geçenlerde bu kürsüde, bu şiirleri inşat ettiği vakit, Mecliste büyük
bir gürültü olmuştu. Ondan anlaşılıyordu ki bu İstiklal marşı olarak,
bu şiirlerden birisinin intihap edilmesini teklif ederlerse çok güzel bir şey
olacak. Bendeniz Akif beyin diğer eserlerini de okumuşum. Esasen bir marş
bir milletin heyecanlarını, tahassüsatını terennüm etmek itibariyle kıymetli
ise Akif beyin son yaptığı İstiklal marşından evvel inşat etmiş olduğu
şiirler zaten bidayeti inşadından çok evvel bizim hissiyatımızı, tahassüsatımızı
ifade etmiştir. Kendisinin memleketin tahassüsatına karşı
ne kadar bir kudreti şiiriyyesi olduğunu ve garp ve şark alemi-hakkındaki tahassusatının en güzel numunelerini ≪Safahat≫ ismindeki eserleri
gösterir. Bu itibar ile bu kahramanı edebi tebcil etmemek elden gelmez.
Bendeniz kendi namıma Mehmet Akif beyin büyük bir unvan ile tertiplediği
eseri tetkik etmek istemem. Tahsissen bu meselede bunların
içinde yazmış olduğu marşların en güzel i İstiklal marşıdır ve bundan evvel
de Mecliste büyük bir vecd uyandırmıştır. Onun için duru diraz mütalaa
etmeksizin bunun tasvip edilmesini teklif ederim.
Hacı Tevfik efendi (Kengiri / Çankırı) — Efendiler, bendeniz bu şiirin şu hakikat
kürsülerine nasıl çıktığına tehayyur ediyorum. Bunu Meclisi Mearif
kendisi intihap eder, kendisi tercih eder, kendisi yapar. Gerçi şiir bir
meziyettir, gerçi şiir bir ziverdir. Lakin bir hayaldir. Bu kursu hakikate
çıkması doğru değildir. Eğer tercih lazım geliyorsa Akif beyin şiiri
gayet güzel yazılmıştır. Lakin biz aşiyanda değiliz. Millet Meclisinin
kürsüsünde olduğumuzu unutmayalım, bunu Maarif Encümeni kendisi
mütalaa etsin, kendisi takdir etsin, kendisi tercih etsin (doğru sesleri).
Tunalı Hilmi Bey(Bolu) — Arkadaşlar, mesele gayet mühimdir.
Eğer bu marş milletin ruhunu kavrayabilecek bir marş ise onda ufacık
bir yakışıksızlık diyelim, sonra o marş için pek büyük düşüklük verir.
Biraz serbest söyleyemiyorum, kusura bakmayınız. Burada edebi tenkidata
girişecek değilim. Binaenaleyh yalınız fikrimi kısaca arz edeceğim.
Katiyen Hamdullah Suphi beyin isticaline iştirak edemem (biz ederiz
sesleri), edemem. Bir kere bu marş milletin ruhundan doğma bir marş
değildir. Besim Atalay beyin hakkı vardır. Milletin ruhuna tercüman
olacak bir marş olmalı (gürültüler).
Reis — Kesmeyelim, böyle müzakere edemeyiz ki...
Tunalı Hilmi Bey(devamla) — Bu, o kadar müzakereye layıktır ki
siz takdir edemezsiniz,
Refik Şevket Bey(Saruhan) — Reis bey, usulü müzakere hakkında
söz isterim. Müsaade buyurur musunuz? Şiirler sahihlerinin malıdır. Beğenirsek
rey veririz, beğenmezsek rey vermeyiz. Herkesin muhterem
şahsiyatına tecavüz etmeyerek kabul edelim veyahut etmeyelim, rica
ederim.
Tunalı Hilmi Bey(Bolu) — Gerek şu şiire ve gerek şu manzumelere
karşı bir şey söyledim mi ki böyle söylüyorsunuz? İsim zikretmedim, iyi
dinleyiniz, kulaklarınızı acınız. Arkadaşlar, istirham ederim, bunu bir encümeni
mahsus teşkil edelim, oraya havale edelim, bu manzumelerin birini
intihap etsin. Asıl mesele buradadır. O encümeni mahsus intihap
ettiği manzumenin sahibini çağırır, der ki ona, şu mısraı terk ederseniz
veya şu mealde tebdil ederseniz ve şu kelimenin bununla tebdili elzemdir,
o zaman o manzume daha parlak olur. Sahibi muvafakat eder ve
manzume daha iyi olur, istirham ederim, bu noktaya dikkat buyurunuz.
Arkadaşlar, manzumenin baştan başa iyi olmasını bütün samimiyetimle
arzu ediyorum ve bu teklifte bulunuyorum (gürültüler). Müsaade buyurunuz,
bana biri imzalı, biri imzasız iki mektup geldi. Bu mektupta deniliyor
ki: diğer verilmiş olan manzumeleri de okuyunuz, onların içinde
intihap edilmiş olanlardan daha muvafığı vardır (Handeler — ≪Memiş
Cavuş≫ sesleri). Sahibi mektup garp ordusuna gitti, imzasıyla gösterebilirim.
Arkadaşlar, tekrar ısrar ediyorum, bir encümeni mahsusi edebi
teşkil edilmelidir ve intihap onun reyine bırakılmalıdır (hayır sesleri —
gürültüler).
Reis — Efendim, müsaade buyurunuz. Trabzon mebusu Celal beyin
İstiklal marşı ile bir takriri var :
Riyaseti Celileye Min gayri haddim karaladığım gayri matbu’ İstiklal marşının Meclisi
ali huzurunda kıraat olunmasını teklif eylerim.
Trabzon meb’usu Celal Reis — Müsaade buyurunuz, rica ederim. Zannediyorum ki bu Heyeti
celilelerine dağıtılan manzumeler müddeti muayyene zarfında toplanıp da şimdi intihap edilenlerdir. Bunun müsabakaya idhali kabil midir? (hayır, hayır sesleri).
İhsan Bey(Cebeli Bereket) — Şekil aramıyoruz, iyi ise dinleyelim
(muvafık sesler).
Reis — Efendim, müsaade buyurunuz. Tekrar ediyorum: Muayyen
bir zaman zarfında marş müsabakası ilan edildi. Onlardan Maarif Vekaleti
intihap etmiş, göndermiş. Şimdi bu gönderdiği marşlardan birinin
intihabını Heyeti umumiyete kendisi takip ediyor ve müzakere ediyoruz.
Bu meyanda birisi bir marş gönderiyor. Bunu kabul ettikten sonra
yarın vaki olacak müracaatları da reddedemeyeceğiz.
Refik Bey(Konya) — Nasıl reddedeceksiniz? İlanihaye devam edecektir
.
İhsan Bey(Cebeli Bereket) — Marş lazımdır. Hangisi güzel olursa
o lazımdır.
Reis — Bu marşın okunmasını kabul buyuranlar lütfen el kaldırsın
(kabul edilmedi efendim).
Hamdi Namık Bey(İzmit) — Efendiler, milli bir marş yapmak ihtiyacı
hasıl olmuş, Maarif Vekili şairleri müsabakaya davet etmiş, birçok
şiirler içerisinden birkaç parça intihap ve tabedilirmiş.
• Bendeniz anlamıyorum, bu, bir Meclisi Milli işi midir, bir Encümeni Edebi işi midir? (millet
işidir sesleri). Millet işidir şüphesiz efendiler. Fakat malumı aliniz
şiir meselesi bir sanat meselesidir. Eğer bunu tercih etmek hakkını biz
deruhte ediyorsak, aramızda şiirle tevagğul etmiş arkadaşlarımızdan bir
Encümeni Edebi teşkil edelim, onlar tetkik etsinler. Gecen gün bu maksatla
söylediğim bir söz sui telakkiye uğramıştır. Binaenaleyh eğer bunun
tetkiki için içimizden bir encümen teşkil etmeyecek olursak o hak
doğrudan doğruya Maarif Vekaletine aittir. Nokta-i nazarını izah etsin,
ya kabul edersiniz, yahut kabul etmezsiniz. Bunun uzun uzadıya sürünmesine
hacet yoktur (gürültüler).
Hüseyin Bey(Mamure-i Piraziz) — Maarif Vekaletine ne kadar şiir
verilmiş ise yeniden bir encümene verilsin ve orada tetkik edilsin.
Hamdullah Suphi Bey(Maarif Vekili) — Arkadaşlar, Refik Şevket
beyin sözünü tekrar ediyorum. Bu şiirler mevzuu bahis olduğu vakit lüzumsuz
yere, hatta arzumuz hilafında şiirler yazmış olan arkadaşlarımız
için böyle bir söz buradan çıkmamalıdır. Bahusus ki, arkadaşlar, ısmarlama
sözü ve halkın tercümanı olmaz sözü yanlıştır. Çünkü halkın mümessilleri
olan sizlerin huzurunda okunan şiirin Heyeti aliyeniz üzerindeki
azami tesirine bendeniz de şahit oldum. Eğer halkın tesirini anlamak
için kendi kalbimizden başka miyarımız varsa o başkadır. Eğer halkın
tesirini kendimiz anlayacak olursak halkın kalbini de anlamış oluruz.
Şimdi, arkadaşlar, bendeniz diyeceğim ki yeni bir Encümeni Edebiye
havale edersek bir faide mutasavver olabilir, eğer encümen kararını
verip bitirecek ise. Fakat zannediyorum Meclisinizin verdiği karar ve
ısrar ettiği nokta kendisi bu işi halletmektir. O halde Encümenden çıkıp
yine Heyetinize gelecektir, yine bu vaziyet hasıl olacaktır. O halde
burada yedi tane şiir vardır. Riyaset bunları ayrı ayrı reye vazetsin.
Hangisi tarafınızdan mazharı takdir olursa onu kabul edersiniz (doğru
sesleri).
Reis — Efendim, müzakerenin kifayetine dair takrirler var. Müzakerenin
kifayetini reye koyacağım. Müzakereyi kafi görenler lütfen el kaldırsın
(kabul edildi). Kırşehir mebusu Yahya Galip beyin bir takriri
var :
Riyaseti Celileye
Muhiddin beyin inşat ettikleri marşın kürsüde taraflarından okunmasını
teklif eylerim. 12 Mart 1337
Kırşehir meb’usu
Yahya Galib
Reis — Kabul edenler lütfen ellerini kaldırsın (kabul edilmedi).
Reis — Efendim, Muş mebusu Abdülgani beyin bir takriri var :
Riyaseti Celileye
İstiklal marşı Maarif Vekaletince müsabakaya vaz edilmiş ve intihabı
Vekaleti Mezbureye ait bulunmuş olduğundan ve Meclisi ali bir Meclisi
Edebi olmadığından intihabın dahi Maarif Vekaletine ait olduğunu
arz ve teklif eylerim. 12 Mart 1337
Muş mebusu
Abdülgani
Reis — Kabul edenler lütfen el kaldırsın (kabul edilmedi efendim).
Reis — Efendim, Saruhan mebusu Avni beyin takriri var :
Riyaseti Celileye
İstiklal marşı vatani bir parça olmakla beraber her halde şayanı teslimdir
ki şiir, musiki, vatani olması lazım gelen bu marşın tetkik i her
halde bir ihtisas ve ehli hibre meselesidir. Binaenaleyh bu marşın tefrik
ve kabulü için erbabı ihtisastan mürekkep bir encümene tevdiini ve ba’dehu bestelenmesini teklif eylerim. 12 Mart 1337
Saruhan meb’usu
Avni
Reis — Efendim, bu teklifi kabul edenler lütfen ellerini kaldırsın
(kabul edilmedi).
Reis — Şimdi, efendim, müzakerenin kifayetine dair muhtelif takrirler
var. Yahut her marşı Heyeti aliyyenizin reyine koyalım.
Basri Bey(Karesi) — Reis bey, bizim bir takririmiz vardır. Suad beyin de bir takriri var.
Reis — Meclisi ali reyini ne suretle izhar ederse, ondan sonra anlaşılacaktır.
Riyaseti Celileye
Müzakerenin kifayetini ve Mehmet Akif beyin İstiklal marşının kabulünü
teklif ederim. 12 Mart 1337
Kastamonu meb’usu
Doktor Suad
Riyaseti Celileye
İstiklal marşının şubelerce teşkil edilecek bir encümeni mahsus tarafından
tetkik ve tasdik olunmasını teklif ederim. 12 Mart 1337
Bolu mebusu
Tunalı Hilmi
Reis — Bu takriri kabul edenler lütfen ellerini kaldırsın (ret olundu).
Riyaseti Celileye
Şiirin besteye gelip gelmemesi meselesi vardır. Şuara ve bestekârlardan
mürekkep bir encümen teşkilini teklif eylerim. 12 Mart 1337
Ertuğrul meb’usu
Necib
Reis — Ayni mealde birçok takrirler vardır. Necip beyin takririni
kabul edenler lütfen ellerini kaldırsın (reddedildi).
Riyaseti Celileye
Bütün Meclisin ve halkın takdiratını celbeden Mehmet Akif bey
efendinin şiirinin tercihan kabulünü teklif ederim. 12 Mart 1337
Karesi meb’usu
H. Basri
Riyaseti Celileye
Müzakerenin kifayetiyle Mehmet Akif beyin marşının kabul edilmesini
teklif eylerim. 12 Mart 1337
Ankara mebusu
Şemseddin
Riyaseti Celileye
İstiklal marşlarını matbu’ varakalarda hepimiz ayrı ayrı tetkik ettiğimiz
için encümene havalesine lüzum yoktur. Mehmet Akif beye ait
olanının Milli marş olarak kabulünü teklif ederim. 12 Mart 1337
Bursa meb’usu
Operator Emin
Riyaseti Celileye
Kaffei ervahı İslam üzerine kıraati heyecanlar tevhit edecek derecede
icazkar olan büyük İslam şairi Mehmet Akif beyin marşının takdiren
kabulünü teklif eylerim. 12 Mart 1337
Bitlis meb’usu
Yusuf Ziya
Riyaseti Celileye
Oteden beri İslam’ın ruhnevaz şairi Akif beyin - İstiklal marşı her
vech ile müreccah ve Meclisi alinin ruhi manevisine evfak olmakla kabul
edilmesini teklif ederim. 12 Mart 1337
Isparta meb’usu
İbrahim
Riyaseti Celileye
Mehmet Akif Bey tarafından inşat edilen marşın kendi tarafından
kürsüde kıraat edilmesini teklif eylerim.
Kırşehir meb’usu
Yahya Galib
Reis — Bu takrirlerin hepsi Mehmet Akif beyin şiirinin kabulünü
mutezammmdır (reye sesleri) müsaade buyurunuz, rica ederim, müsaade
buyurunuz efendiler.
Tunalı HilimiBey(Bolu) — Reis bey, müsaade buyurursanız Mehmet
Akif beyin marşının reye vaazından evvel bendeniz ufacık bir rica
edeceğim. Tebdil edilmesi ihtimali vardır.
Reis — müzakere bitmiştir efendim, rica ederim.
Salih efendi (Erzurum) — Bendeniz bir şey arz edeceğim.
Reis — müzakere bitmiştir. Maarif Vekaletinin teklifi vardır. Her
marşı ayrı ayrı reye koyunuz diye teklif etmişlerdi. Her marşın ayrı
ayrı reye vaazını kabul buyuranlar lütfen el kaldırsın (kabul edilmedi).
O halde bu takrirleri reye koyacağız. Basri beyin takririni reye koyuyorum
(Basri beyin takriri tekrar okundu).
Reis — Basri beyin takririni kabul buyuranlar lütfen el kaldırsın
(kabul edildi efendim). (Gürültüler ve ret sedaları).
Refik Şevket Bey(Saruhan) — Mehmet Akif beyin şiirinin aleyhinde
bulunanlar da ellerini kaldırsın ki ona göre muhaliflerin miktarı anlaşılsın
(muvafıktır, anlaşılsın sedaları).
Reis — Bu takriri kabul edenler, yani Mehmet Akif Beyefendi tarafından
yazılan marşın, İstiklal marşı olmak üzere tanınmasını kabul
edenler lütfen el kaldırsın (ekseriyeti azime ile kabul edildi).
Müfit efendi (Kırşehir) — Reis bey, yalınız bir şey arz edeceğim.
Hamdullah Suphi beyin, bu marşı, bu kürsüden bir daha okumasını rica
ediyorum (gürültüler).
Refik Bey(Konya) — Milletin ruhuna tercüman olan işbu İstiklal
marşının ayakta okunmasını teklif ediyorum.
Reis Bey— Müsaade buyurunuz efendim. Heyeti muhtereme bu
marşı kabul ettiğinden tabii resmi bir İstiklal marşı olarak tanınmıştır.
Binaenaleyh ayakta dinlememiz icap eder. Buyurunuz efendiler (Hamdullah
Suphi Bey İstiklal marşını kürsüde okudu. A’zaayi kiram kaaimen
sürekli alkışlar arasında dinlediler)
Zabıtname de bundan sonra İstiklal marşı yazılmıştır. ≪Mustafa Kemal≫ paşa
marş okunurken sıralarının önünde onu ayakta dinliyor ve mütemadiyen alkışlıyordu. Müzakerenin
hitamında ≪Tunalı Hilmi≫ beyle konuştum, itirazlarının sebebini sordum. Dedi
ki: ≪Bu ezanlar —ki şehadetleri dinin temeli—; Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli≫
beytindeki ≪inlemeli≫ kelimesinin ≪gürlemeli≫ şekline çevrilmesini isteyecektim≫. Güldük.
Bu Müzakereler başlarken —yukarıda işaret ettiğimiz gibi— üstat sıkılarak salondan
dışarı fırlamış, cümle kapısından çıkmış, hatta caddeyi boylamıştı! O, ikramiyeyi almadı,
yoksul kadınlara ve çocuklara örme işleri öğretmek üzere acılan ≪Dürülmesai≫ ye
tahsis ve ciro etti.
Bugün İstiklal marşımızı beğenmeyenler, istemeyenler var. Fakat
şunu düşünmelidirler ki o marş — Hamdullah Suphi Beyefendinin de
dediği gibi— ≪Son mücadelemizin ruhunu terennüm≫ eden ≪bir marştır≫ ve o marşı alkışlarla ve ≪ekseriyeti azime ile≫ kabul eden de İstiklal
savaşının tarihi ve milli kahramanı' Büyük Millet Meclisidir. O günlerin
icap ve şartlarını unutanlar, o günün içinde yaşamayanlar için bu
cin-i cebin ne kadar yersiz ve ne kadar çirkindir! İstiklal marşı o günlerde
hâkim olan kutsal zihniyyetin tam ifadesi ve tarihidir. Tarihi gerçekler
ve hadiseler nasıl değiştirilemezse İstiklal marşımız da değiştirilemez.
Birinci Büyük Millet Meclisinin ilk açılış merasimini ve o meclisteki
muhtelif kanaat zümrelerini bir nokta-i vahdette birleştiren ve onları
yekpare bir kuvvet macunu haline getiren gerçek amilleri burada izah
etmek istemiyorum.