Gönderi

-karanlığın karalığı-
''Kaderimi belirleyen hükümlerin o dudaklardan dökülmekte olduğunu gördüm. Acımasız bir anlatımla kıvranırken gördüm onları. Adımı hecelerken gördüm; ürperdim çünkü sesleri yoktu. Birkaç çıldırtıcı dehşet anı boyunca, odanın duvarlarını kaplayan kapkara kumaşların yumuşak ve hafif dalgalanışını da gördüm. Sonra gözüm masanın üstünde duran yedi uzun muma kaydı. Önce, iyiliğin suretine bürünmüş ve beni kurtarmaya gelmiş beyaz, narin melekler gibi göründüler; ama sonra birdenbire içimi korkunç bir bulantı sardı ve bedenimin her zerresi, güçlü bir elektrik akımına kapılmışım gibi titredi; bu sırada melekler de, kafalarından alev çıkan anlamsız tayflara dönüştü, onlardan bir yardım gelmeyeceğini anlamıştım. Sonra tatlı huzura ancak mezarda kavuşabileceğim düşüncesi güçlü bir müzik gibi sokuldu zihnime. Usul usul ve sessizce gelmiş, yerleşmesi zaman almıştı; ama ruhum, onu adamakıllı hissedip kavradığında, yargıçların görüntüleri önümden sihirli bir şekilde kayboldu; uzun mumlar hiçliğe gömüldü, alevleri bütünüyle söndü; karanlığın karalığı çıktı ortaya; bütün duygular, ruhların cehenneme düşüşü gibi, çılgınca bir telaş içinde tükendiler. Sonra sessizlik, durgunluk ve gece kapladı evreni.''
Sayfa 190 - can-Nazire ErsözKitabı okudu
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.